Kanalizasyon - Neler Öğretti?

Türk halkı televizyona bağımlıdır. Yüzde doksan dört gibi bir rakam var elimizde. Dünyada ilk üç arasındayız. Hoh ne güzel ne güzel. Bu kadar çok televizyon izleyen halka sinema filmi vermek ayıp olur ama Okan Bayülgen’de bir film armağan etmiş bizlere. Oysa iki bölümlük dizi çekse, daha çok izlenirdi. Ama film sıradan değil, hiç değil. Halkı kendi silahıyla vurmak gibi bir şey yapmış. Biraz anlatalım filmi.

Okan’ın berbat oyunculuğuyla hayat verdiği filmin ana karakteri İmdat abi. Kırsal kesimden gelmiş şehre ekmek parası için. Geldi, temizlik şirketinde işe başladı sonra temizlik şirketinin onu yolladığı bir kanalın temizliğini yaparken pencereleri silerken bide, hop! Bildiğin dükkan sahibi oldu bir anda. Köyden indim şehre, albüm yaptım iki güne, hesabı işte. Kanal İ’nin genel yayın yönetmeni olduktan sonra komik programlar yaparak –halkın gözü zaten televizyonda, iyice bağladı onları televizyona. Televizyon izlemeyi çok seviyor İmdat, ve izlettirmeyi de iyi yapıyor. Yani halkın nelerden hoşlandığını iyi biliyor, çünkü halkın içinden geliyor diye mi? Değil lan tabi. Nerede kavga, komedi, saçmalık olsa zap o kanaldayız. Normal şeyler izlenmez bizim köyde.

Televizyon izlemeyin denemez kimseye, fakat en azından zamanını iyi değerlendirmeye çalış o kutu karşısında. Sana ne Fatma’nın Hasan’ın hayatından, sana ne tartışmalı pozisyonlardan, sana ne kimin kimi öptüğünden? Ne yani sana ne? Filmde en ilgi çekici olan sahne, Esra Erol’un kendi programıyla dalga geçebiliyor olmasıydı. Kadın gerçekten para için mi yapıyor la programı? Ne sandın la şapşal tabi para için. Kim bilmem kaç tokat isterde güzel programdı. Ama en güzeli “tuvaletteyiz” hocam bu nedir ya? Tamam, “yemekteyiz” programına atıfta bulunuyorsunuz da yani bilemedim, ama haklısınız o yedikleri nereye gidiyor? Tuvalete yani.

Tamam, ben takdir ettim, beğendim, hoşuma gitti. Bu film hakkında iğneleyici eleştirileri merak ediyorum artık, sırf oyunculuk bakımından değil, konusu açısından. Okuyalım bakalım.