The Jacket - Neler Öğretti?

2005 - Almanya, ABD, İngiltere (standart üçlü) yapımı; dram, fantastik, gerilim, gizem, psikolojik türlerini de içinde barından filmin yönetmeni: John Maybury. Yönetmenimiz filmi 103 dakikaya sığdırırken, oyuncu kadrosuna da: Keira Knightley, Adrien Brody, Daniel Craig, Angel Coulby, Kris Kristofferson, Jennifer Jason Leigh, Jason Lewis, Tara Summers ve Kelly Lynch gibi oyuncuları alabilmiştir.

Jack Starks (Adrien Brody), yani filmimizin başrol oyuncusu, başarılı bir performans gösterdiğini ileri sürebiliriz. Bir önceki filmlerinden olan "Piyanist"te de baya övgü toplandığını belirttikten sonra Keira Knightley (Jackie Price)'ye gelelim. Oyunculuğundan çok güzelliğinin ön plana çıktığını tüm erkek izleyiciler kabul edebilir. Bu iki arkadaş filmi baştan sona götürüyorlar, aralarda doktor kılıklı insanlar giriyor ekranın içine o kadar. İnsanları denek olarak kullandıkları bir film örneği daha. Nedense bu filmin konusunu daha özgün buluyorlar. Ne farkı varsa diğerlerinden. Kötüye bir yorum değil, çok çok farklı değil. Peki, hayal kırıklığı mıydı? Yok, o da değil.

Filmin bir kış mevsiminde geçtiğini fark ettikten sonra her tarafından bembeyaz olduğunu zihniniz kabulleniyor artık. Yoldaki karlarda ayak izi dahi yok, sadece yol güzergahları biraz daha koyu renk o kadar. Yani çekimlerin yapıldığı dış mekan hoş görüntülere sahip. İç mekanlarda hiç fena değil mesela bir hastan morgunun ferahlığını hissedebiliyorsunuz, hatta Jack'in morg çekmecesinde geçirdiği saatleri bizde filmi izlediğim koltuğumuzda onunla birlikte yaşıyor gibi olduk. Hadi ama kendini Jack'in yerine koydun, öyle değil mi? Sonra o akıl hastanesi koridorları da pek göz kamaştırıcı hijyene sahipti.

İnsanlar yapmadığı bir işten ötürü suçlanabiliyorlar. Bu koca bir haksızlık. Birde bu iftiralara maruz kalan kişi kendini savunamayacak durumda ise, o iftiranın yarattığı olaylar zinciri artık tadından yenmez hale geliyor. Tıpkı Jack'in üstüne atılan suç gibi. Söze bir polis memurunu silahla ateş ederek öldürmüş. Mahkeme sonucunda, akıl sağlığı yerinde olmadığı için suçsuz sayıldı fakat akıl hastanesine yatırılması kararına varıldı. Dünya bir başka leyla arkadaşlar.

Doktorların hayatımızda önemli bir yere sahip olduğunu biliyor musunuz? Daha doğarken bile onların elinde oluyoruz. Yaşarken malum sağlam bir tarafımız olmadığı için günlerce yıllarca hastane köşelerinde zaman geçiriyoruz. Ölürken bile bir otopsi zımbırtısı çıkıyor başımıza, al işte ölürken bile doktor gözetimi var. Peki, hipokrat yemini eden doktorlara ne kadar güveniyoruz? Malumunuzdur ki, doktor gözümüzde bir şah, bir padişah! Hastayı iyi eden güç! Bir ilah(!) -tamam abartmadan devam edeyim. Bir söylentidir aramızda dolaşır durur. Efendim neymiş? Araştırma ve Eğitim sıfatını taşıyan hastanelerde hastayı hemen iyileştirmek yerine, üzerinde farklı tedavi yöntemleri uygulayarak tıp camiasına yeni tedavi tekniklerini kazandırma çabasında olduklarını işitiriz. Ne kadar doğru? Ya, kendimi pek bi doktor düşmanı gördüm ama öyle değil he. Sorgulamak lazım.

Filmdeki doktorları gözüm tutmadı hiç. Hepsinin burnunu burnuna ağaç yaprağının sapını sokasım geldi. Dr. Beth Lorenson dahil! (içlerinden en iyi niyetlisi o olabilir ama olsun).

Filmdeki zaman kavramını çözmek bana güç geldi, biraz karmaşık mı yapmışlar ne? Buna etken olan koşullar arasında 2012 yılında 2005 yapımı izlemekte olabilir. Hayır, insanlık hali dimi? Adam geleceğe gidiyor ama tarih 2007 oluyor. Filmin yapım tarihine bakmadan izleyen biri için en büyük fikir çatışması bu olur. "Nasıl oluyor bu Fadıl Abi?" diye sormaya kalmadan "he 2005 yapımıydı bu" deyip, kendinizi tekrar filme konsantre bir halde bulabilirsiniz. Baya sürdü bu gitmeler gelmeler.

Şimdi buraya dikkat! Ben anlamadım açık açık söyleyeyim. Jack kardeş 27 yaşında ölüyor mu? Ölüyor (neticede ilk öldüğüm yaş 27 diyor adam). Peki, o sırlarda tarih 1992 falan mıydı? (Körfez Savaşının sonrası işte) Tamam, tarih 1992 falandı. Jack üzerinde bazı deneysel çalışmalar yapılıyor ve bunun sonucunda adam normal zamandan iki yıl ileri gidebiliyor. Hemen filmin başına da bir dönmek gerekirse; Jack, Jackie ve Jean Price (anne kız)'a yardım ediyordu hani, Kadının arabası bozulmuş ve sarhoş sarhoş yolun kenarında abuk sabuk duruyor. Kızı masum masum takılıyor falan, heh işte o kız 5 yaşında falan tamam mı? Dikkat! sene hala 92 falan. Aradan yıllar geçer. Normal zamanda sene 2005 ama bizim kahramanımız 2007'ye uçabiliyor. Peki, şu noktaya kadar anlamadıysanız lütfen tekrar okuyunuz. Anladığınızı var sayarak devam ediyorum. 1992 yılında Jack 27, Jackie ise 5 yaşında. Sene 2007'de ise: (Yani 1992+15=2007) Jack 42, Jackie ise 20 yaşında çıtır biri olur. Çıtır biri olduğu kesin efenim. Ama sorun şu ki, Jack aynı halde. Bunu şöyle mi açıklamalı? Jack dışında her şey zamanda ilerledi yani yaşlandı ve eskidi ama Jack aynı kaldı. Tek mantıklı açıklaması budur sanırım. Çünkü gördüğüm manzara beni düşündürmeye sevk etti. Gördüğüm manzara: Jack ilk kez gördüğü 5 yaşındaki kız çocuğuna ve annesine yardım ediyor, eyvallah. 15 yıl sonra o kız çocuğuyla sevişiyor? Ben buraya takıldım arkadaş, öyle işte.

Fakat filmin sonuna gelindiğinde süper iyi niyetli kahramanımızın zaferi bizi de mutlu ediyor. Kızın ve annesinin hayatı değişiyor baya bildiğin 180 derece ters yönde, sebep? JACK! Ama niye Jack? O deney meraklısı doktorların yüzünden. Ben hep düşünüyorum, hiç tanımadığım birisi benim hayatım için neler yapıyor, ne kadar müdahale ediyor acaba?

Neler mi Öğrendim? Zamanda yolculuk yapabildiğimiz eğer bir gerçekse, şimdiden sonumuzun ne olacağını görüp gelsek de hani, sevdiklerimizi kırmasak. Otostop çekerek seyahat yapmak eğlenceli olabilir ama mutlaka her tersliğe hazır olmanız gerekmektedir. Peki, yaptığınız bir iyilik sonrasından teşekkür edilmiyorsa ne yapılması gerektiğin biliyor musunuz? Siz yine iyilik yapmaya devam edin de. Başınızı darbelerden koruyun lütfen bakın. Hafızanın insan hayatında müthiş bir yeri var. Birkaç milim yeri bile zarar görse bu sizin hayatınıza mal olabiliyor. Ve önemli bir şey daha: Morgda yaşamak hiç zevkli olmasa gerek? O yüzden uslu bir ölü olun ve direk toprağın altına yatın.


Şu açıklamayı sevdim; Filmin adı neden ceket? sorusunu gördüm ve cevabı tatmin ediciydi. "Deli gömleğine ceket demişler".