Medya Sınıfta Kaldı: Gezi Parkı


   Okuduğumuz gazete, izlediğimiz filmler ve kendimizi hapsettiğimiz kanallar, hepsi de medyanın bir parçası. En önemli işlevi olan habercilik, iletişimi sağlama ve bilgi paylaşma işlevini görmezse ne olur? Halk kendi medyasını yaratırsa ve sansürlere boyun eğmezse? Gezi parkı sürecinde medyanın göstermedikleri ve gösterdikleri olacak yazımızda.

   Maalesef bu süre zarfında yalan yanlış haber yapan kanallar mı? Üç maymun oynayan kanallar mı? Yoksa manşetlerin de gündem ile alakasız başlık atan gazeteler mi? Hepsini gördük. Ve sadece diyebildiğimiz şey ise biz bunca yıldır dünyaya bu kanallardan mı baktık? Bu sayfalardan dünyayı mı okuduk? O zaman biz uyutulmuşuz ve bize gösterileni görmüşüz sadece.

   Bir kanalın önünde direnişçiler eylem yaparken spikerin “eylemciler tüm kanalları olduğu gibi bizi de protesto ediyor” dediği, milli basketbolcunun kanalın mikrofonunu yere attığı, oyuncu Sermiyan Midyat’ın tişörtünde penguen resmi ile çıkıp bir kanalı protesto etmesinin yanı sıra Tayvan televizyonunda yapılan animeler de medyanın ne kadar yandaş olduğuna atıftı. 3 Haziran'da sunuculuğunu Ali İhsan Varol'un yaptığı Kelime Oyunu yarışmasında tüm sorular Gezi Parkı eylemlerinde kullanılan gaz bombası ve medyanın sansürüne uğrayan sözcüklerden oluştu. Orantısız zekâ sansürü yine delmişti.

   İşlerini doğru dürüst yapan basım kuruluşları Rtük’ten ceza aldılar. İktidar-medya patronları anlaşması yüzünden işten çıkartılan birçok isim vardı. Gazetelere el konuldu gezi parkına destek veren gazeteciler de işten çıkarıldı. İsmail Küçükkaya, Tuğçe Tatari, Nilay Örnek ve Sevim Gözay bu gazetecilerden birkaçı.

   İşini gerçekten yapan gazeteciler ve televizyoncular baskı ve zulüm altında kalırken salyaları akan yandaş medya ise halkın aydınlarını elleri palalılara hedef gösterme, dayak yiyen kadının üzerine “nakavt” yazacak kadar ilerlemişlerdir. Bununla kalmamış gazeteyi protesto sırasında bir kadına tokat atılmıştır. Bu gazeteye yaptığından dolayı ceza almaması devlet kanalında hamile kadınlara hakaret edilmesine yol açmıştır. Çünkü yaptıkları cezasız kaldıkça terbiyesizleşme artıyor.

   Bir de yalan haberler yapanlar vardı. Bunlar paint terk grafikerlere sahip olan gazete ve televizyonlar fotoshop yapıp insanları kandırmaya çalıştılar. “Milyonlar havalimanına aktı” “40 kilometrelik komvoy oluştu” gibi gerçeği yansıtmayan çalışmalardı. Bununla kalmadılar “yok direnişçiler Türk bayrağı yaktı” “yok direnişçiler camiye ayakkabıları ile girdiler” “camide grup seks yapmış olabilirler” gibi dini istismar ederek halkı bölmeye halkı birbirine düşürmeye yönelik haberler yaptılar. Ve maalesef onlarda cezasız kaldı. Yetmedi ölen Ethem’i terörist ilen ederek ölümünü meşru göstermeye çalışacak kadar alçaldılar ama ceza almadılar.

   Bu kadar olaydan sonra belki para veya kapatma cezası almadılar ama halk tarafından gerek önlerinde
eylem yaparak gerek televizyonlarından yandaş kanalları silerek halk cezayı kesti. Türk Medyası sınıfta kaldı. Tabi ki her sınıfta olduğu gibi sınıfını geçenler de vardı. Halkın kanallarını ise halk bağrına bastı ve o kanalların birer muhabiri o gazetelerin birer gazetecisi oldu. Ama bu kanallara kesilen cezaları ise Devrim Arabaları filminden güzel bir replik açıklar:
           

                            “Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz evlat!”