Kelimeler Arasındaki Boşluk

Boşluklar nefes verir bizlere. Başımızı öne eğip düşünmemiz için olanak sağlar. Saniyenin yüzde küsur oranı kadar bir zaman parçacığı, hayatı baştan sona değiştirebilecek kadar önemlidir. Oysa hiç önemli değilmiş gibidir, zamanı doldurmak için gereksiz sayılabilecek bir çok eylemin içine gireriz. Zaman doldu, şimdi zamanı kurtarma seansı başlar.

Yaşamak, bir şeylere yetişmek demek midir? Sıradan basit şeylere, işe, okula, eve... Nereye yetişiyoruz özde? Filmi ileri sararak izlesen yada normal akışında izlesen ne değişecek? Kaybettiklerimizle kazandıklarımızı ölçebilecek bir sistem var mıdır? Zaman kontrolümüzde değil ve iyi ki de değil. Yoksa onuda aceleye getirip kaybedebilirdik. Kaybolan zamanın da telafisi olmuyor.

Susmak bile iletişimde olmaktır. Ya aşırısı? Bazen ciddi anlamda sorguluyorum, kendin dışında kalanlarla az konuşursam onlarla daha fazla iletişimde kalmış olur muyum diye? Yani ne kadar az konuşursam, konuşacak o kadar çok şey birikir. Bazen kelimelerin bazense cümlelerin arasına uzunca bir nefes boşluğu sığdırmak herkese iyi gelebilir. Kumbarada kelime biriktirmek...

Kimse objektif olmak için kötüye "iyi" demez.