8 Saniye Filmi Eleştirisi

   Filmimiz 27 Şubat 2015 tarihinde vizyona giren dram, biyografik ve romantik türlerindeki Türk-Alman ve Amerikan ortak yapımı filmdir. Filmin yönetmen koltuğunda Ömer Faruk Sorak otururken, filmin senaryosunu ise Nuran Evren Şit ve kendi hayat hikayesine beyazperde de can veren Esra İnal beraber kaleme alıyor. Filmin başrollerin de Esra İnal, Fahri Yıldırım, Fırat Çelik, Mehmet Kurtuluş, Salih Kalyon, Sema Poyraz, Şiir Eloğlu ve Devrim Yakut yer alıyor. Filmde ayrıca Beyti Engin, Demet Gül ve Yılmaz Erdoğan bulunmaktadır. Filmin çekim mekanları arasında İstanbul, Berlin, Mardin ve Tuz Gölü yer alıyor. Esra İnal'ın hayat hikayesinden uyarlandı. İnal aynı zamanda kendi hikayesinin başrolünde de yer alıyor. Filmin İmdb puanı ise 7,3’dür.

   Filmin kısaca oyuncu performansları adına bir iki kelam edersek; ilk oyunculuk tecrübesi olmasına rağmen Esra İnal, usta oyuncuların da katkıları ile Esra İnal işin üstünden gelmiş. Salih Kalyon ustalığını göstermiş. Oyunculuk anlamında vasat bir performans yoktu. Filmde ayrıca, dünyaca ünlü bestseller “Dört Anlaşma” (The Four Agreements) kitabının yazarı Don Miguel Ruiz kendisini canlandırıyor. Ceylin Adıyaman ayrı bir parantezi hak ediyor. Esra karakterinin küçüklüğünü canlandıran Ceylin, kısa zaman filmde görünmesine rağmen, yaşına oranla kaliteli oyunculuk sergiliyor. Ben “Mo” karakterini çok sevdim ve sanırsam en çok ona üzüldüm. O yüzden mi bilmiyorum “Mo” karakterine hayat veren Fahri Yıldırım’ın performansı ayrı bir alkışı hakkediyor.

   Filmin olumsuz noktalarına da kısaca bakarsak; Beni hayal kırıklığına uğratan kısım rüyaların arka plana atılması oldu. Bir noktadan sonra senaryo tamamen “Bu benim hayatım, Bu benim dünyam, Kimse bana karışamaz” replikleri eşliğinde Esra karakterinin kendi hayatını yaşama çabasına dönüşüyor, senaryo düşerek sıradan bir hale geliyor. Filmin önermesi affetmek üzerine ama filmde genel anlam da bu affetmeyi destekleyecek olaylar zinciri eksik duruyor. Yani Esra farklı olduğu için ona kötü davranan insanlar yok, kendi hayatını yaşayan ve Esra'nın hayatına dahil olan insanlar var. Esra'nın filmde sıkça bağıra çağıra dillendirdiği 'bu benim hayatım' isteği onlara da uyarlanabilir. Onlar da kendi hayatını yaşıyor. Bu anlamda Esra'nın sadece kendi hayatını dayatma algısını zorlama bulduğumu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, kendi hayatını çevresindeki insanlara empoze etmeye çalışması, eleştiri kabul etmemesi, film boyunca evin küçük şımarık kız çocuğu işte dedirtiyor. Kafasının dikine giden toplumun kurallarına kafa tutan bir tutumu var ama sıra kendi kurallarına gelince kaplan kesiliyor (Bkz. eve girdiği günden itibaren Mo'ya karşı yaptırımları). Filmin içinde ki tempoya uyum sağlayamayan, dışarıda kalan, senaryonun kalitesini düşüren diyaloglar var. Film görselleri sayesinde gösterdiği akıcılığı ve başarıyı senaryoda gösteremedi. Senaryodaki boşluklar, gereksiz sahneler aşırı boğucuydu.

   Filmin olumlu noktalarına bakarsak; ilk başta direk çekim tekniği, mekan seçimi ve müziklerin oldukça başarılı olduğunu belirtmeliyim. Türk filmlerinden beklenmeyecek kadar sıra dışı olması benim için artı puan. Görsel efektlerin filme katkısı da bir hayli başarılı. Kurgu/efekt harikaydı. Efektler, görsel kullanımlar, ani kaybolma sahneleri ve diğer sayılamayacak kadar fazla sahnede kullandığı teknikler; filmin kalitesini arttırıyor. Özellikle rüya sahnelerinin üst düzey olduğunu belirtmek isterim. Kaliteli bir iş ortaya koymuşlar. Tabi bunda Warner Bros.’ un katkısı olduğu kaçınılmaz fakat bir Türk filminde bu denli iyi bir incelikli iş görmek keyif vericiydi. Warner Bros. sağ olsun görsel anlamda gerçekten doygunluk hissi verdi. Filmin içinde drama kaçan sahnelerde, ajitasyon yoktu. Ajitasyon ile ağlatmaya çalışan dramlara benzememesi güzeldi.

   Kısaca toparlarsak; son zamanlarda Çekmeceler ile beraber izlediğim en iyi yerli filmdi. Daha iyi olabilirmiş ama bu hali ile de vizyonda Çekmeceler ile beraber en izlenesi film.

Tüm sinema severlere iyi seyirler…