Havaya Uçuran Müzik - Michael Cox (Kitap)

Kitabımızın adı “Havaya Uçuran Müzik” yazarı ise Michael Cox’tur. Kitap “Eğlenceli Bilgi” serisinden, yani kitap okumayı eğlenceli hale getiren bir kaynaktır. Sıkıcı bir bilgi yığınından çok, sayfaların kenarlarına çizilmiş çöp adamların diyaloglarıyla süslenmiş olan bu kitabın diğer serilerini de okumaya devam ediyorum. Özellikle de müziğe karşı özel bir ilgimin olması bu kitabı okumam için yeterli oldu. Müzik, insan hayatında gerçekten önemli bir yere sahiptir. Gerek müziği icra edenler için olsun gerekse dinleyiciler için… Peki, müziğe karşı ilgisi olan bir kimse kitapta ne bulabilir? Rock’n Roll’un başlangıcından klasik müziğin doğuşuna ve sanatçıların başarılarına kadar, icat edilen ses kayıt cihazlarının, ses çalarların tarihine kadar birçok merak unsuru içermektedir. Benim ilgimi en çok ses kayıt cihazlarının buluşu çekmişti.

İşte Mozart’ın müzik kariyerinden kısa bilgiler: 3 yaşında mükemmele yakın derecede piyano çalmayı öğrenmiş, 5 yaşında nota okuyabiliyor ve kendi konçertolarını çıkartabiliyordu, 7 yaşında cızırtısız keman çalabiliyordu, 12 yaşında ise dev bir orkestra yönetti ve kendi operasını yazdı. Bu zamana kadar ise 60’ın üzerinde beste yapmış. Bu kadar küçük yaşta müziğin içine giren ve yeteneğiyle dünya çapında birçok esere imza atan Mozart’ın yerinde olmayı isterdim belki de… Bence müziğe ilgisi olanların bu kadar geç yaşta enstrüman çalmaya başlamaları hem onları için zorlayıcı oluyor hem de yeterince zaman ayıramıyorlar. Henüz ilkokul çağına varmadan çocukların enstrümanlar ile tanışmalarını çok istiyorum.

Klasik müziğin diğer türlere göre apayrı yeri vardır. Genelde bu tür müziğin dinleyici grupları garip karşılanabiliyor. Özellikle şu dönemde popüler müziğin kurbanı olan yaşıtlarım tarafından. Fakat gerçekten her yaşa uygun melodisinin var olduğuna inanıyorum. Keyif verici… Özellikle piyano sesinden etkilenmeyecek kimsenin olmadığına kendimi o kadar kaptırmış olabilirim ki; Piyano çalmak içinse çok geç kaldım.

Michael Cox’un bu kitabının çevirisini Selda Göktan yaptı. Kitabın temelinde eğlenceli anlatımın olması zaten dili akışkan hale getirmiş durumda. Eski zamanları anlatmasına karşın, eskimiş kelimelere rastlanmamaktadır. Günümüze kıyasla teknolojinin henüz gelişmekte olan döneminden bahseden kitapta, bugüne hiç ama hiç benzeşmeyen özelliklerini görüyoruz. Bir plak satın alan müşteri, o plağın tek yüzünü defalarca dinliyor hem de bıkmadan! Bir şarkıyı içine sindiriyor adeta… Fakat günümüzdeki duruma baktığımızda kapitalist sistemininde ağırlığıyla sevdiğiniz bir sanatçının durmadan makine gibi şarkı üretmesini bekliyoruz. Sonra da bir iki kere dinleyip bir köşeye koyuyoruz. Köşe dediğim, taşınabilir ya da sabit veri depolama cihazlarıdır. Plakların yerini CD’ler aldı. Bir plağın değerini binlerce CD’de bulamayız. CD’ler değerli değil çünkü kopyalanması mümkün ve ulaşılması kolaydır.

"Kitabı niye okumalıyım?" Sorunun cevabını da şahsen vermek isterim ki: İnsanlarla ortak paydalarımızdan biri de müziktir. Müziğin türü sorgulanmaksızın ortaya koyulan emeğe saygı duymayı bilmeliyiz. Sevmek sorunda değiliz ama saygı duyulmalıdır.