Erasmus'un Savaşa Karşı Kitabının Yorumlanması

   Deliliğe Övgü’nün yazarı Erasmus’un bu ölümsüz yapıtını yorumlamadan önce Erasmus ile ilgili bir iki kelam edelim. Desiderius Erasmus, 1466-1536 yılları arasında yaşamıştır. Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim çatısı altında birleşmesine yaptığı katkılardan dolayı ve çağının eğitim felsefesine olan etkisi ile programa uygun bir isim olarak düşünülmüştür, yani Erasmus programının adı bu abiden gelmektedir. Zaten hayatı boyunca da bu abimiz Avrupa’nın birçok ülkesinde yaşamış bulunmaktadır. İyi bir matematikçide olduğu bilinen abimiz felsefe, edebiyat ve matematik alanında katkı vermiştir. Kitabı hiç okumamış kişilere bu yazıyı okumamalarını tavsiye ediyorum.

   “Savaş sadece onu yaşamayanlara güzeldir.” Ne kadar güzel bir söz. Kitabımız bu mükemmel söz ile başladıktan sonra aynı güzellikte ilerlemiyor. Çünkü kitapta çelişkiler, tehlikeli düşünceler ve ageism kokan cümleler bulunmakta.

   Çelişkili ifadelere örnek vermek gerekirse “Savaş kötülüklerin anasıdır” diyor yeri geliyor “Savaş tek başına gerçek barışın nedenidir.” diyor. Yeri geliyor “Kötü kişiye karşı direnmeyin” öğüdünü veriyor. Sonra ise “Durmaksızın savaşmalıyız ta ki düşmanlarımızı bozguna uğratana kadar.” diyerek savaşa karşı olan Erasmus savaş çanları çalıyor. Bu çelişkiler Erasmus’u kendi içinde kendisiyle savaştığını gösteriyor bize.

   Kitapta yazarın anlattığı, vurguladığı bir kısım düşünce tehlikeli geldi bana. Bir kısmına katılsam da maalesef büyük bir kısmına muhalif kaldım. Örneğin “Savaşın kötü bir şey olduğunu bile söylemek kötü sayılıyor.” bu düşünceye katılıyorum. Yine Erasmus’un da ifade ettiği gibi birçok prens, hükümdar normal zamanda alamadıkları kararları savaş zamanında alabiliyor, istenen kişilerin savaş ortamında zengin olma olasılığı fazla. Bu olguları yapabilmek için Erasmus’un da ifadesiyle savaşmayı, erkekliği gösterme ve övünç kaynağı yaptılar. Başka insanları katletmeyi, öldürmeyi aileni ülkeni koruyorsun fikri ile yaptırdılar. Ama Erasmus'un din için yapılan savaşları ayrı tutması ve din için olan savaşları iyi görmesi konusunda kendisi ile ters düşüyorum. Bence yine zenginleşmek isteyenler savaş çıkma sürecinde ve savaşlar da dini kulandılar aslında. Erasmus bir paragrafta “Kiliseyi korumak için savaş çıkaran papazlar daha fazla zarar verdi.” Diyerek hem kendi ile çelişiyor hem de beni onaylar nitelikte idi.

   Maalesef yine kendisi ile ters düştüğüm nokta ise kendisi “İnsan dışındaki yaratıklar kendi silahlarıyla donatıldı” sözüydü. Örneğin; hayvanın boynuzu silahı değil kalkanıdır. Ve silahsız dediği aklı ve nefesi hem en kötü silah hem en iyi kalkandır. O yüzünden ki insan doymak bilmeyen nefsi ve onu doyurmak için uğraşan insan aklı büyük savaşlara ve vahşetlere neden olmuştur. Hayvanlardan bahsetmişken bir hayvan sever olarak: “Tabiat insana diğer vahşi yaratıklara verdiği gibi korkunç, iğrenç bir çehre vermiştir.” Sözünü hayvanlara hakaret olarak algılıyorum ve katılmıyorum kendisine.

   Hayvanlarda savaşın nedeni açlıktan susuzluktan kaynaklandığı belirtilmiş insan da ise nefretten, bu söze büyük oranda katılırken bu nefretin nedeninin savaşta zenginleşmek isteyen kralların ve prenslerin halkını kolayca yönetebilmek için yarattığını eklemek istiyorum. Nefret cinayetlerinin aşılması içinde insanlara “Farklılıklarımız bizi güçlü kılar.“ öğretisi yaygınlaştırılmalı.

   Erasmus’un barış tarifinde kullanıldığı “fakirlerin kazancı daha çok, zenginlerin zenginliği zevkli ve güzeldir.” Lafına katılmıyorum. Eğer ortada bir adaletsizlik varsa o barış değildir. Orada gizli bir savaş vardır. Adaletsiz bir barış, adaletli bir savaştan iyi değildir. Barış adaletli olduğu zaman barıştır. Adaletli değilse o zaten savaştır, mücadeledir. Devamında yer alan: “ Barışı daha varlıklı olmamızı ve daha iyi hayatlar yaşamamızı sağladığı için fazlasıyla önemsememiz gerektiğini düşünüyorum.” Düşüncesini de reddediyorum çünkü barış maddiyat için değil tüm insanların insan onuruna yaraşır şekilde yaşayabilmesi için önemsenmeli. Yazarın diğer dinlere, dinsizlere ve farklı milletlere karşı olumsuz bakışını tehlikeli buluyorum.

   Umarım yazıyı okurken keyif almışsınızdır. Erasmus'un dediği gibi "Tɑlih, cesɑɾetli ve ɑtılgɑnlɑɾɑ güleɾ yüz gösteɾiɾ." Bu yüzden kalbinizden ve fikirlerinizden cesaret eksik olmasın...