Sana Anlaşılmak İstiyorum




Zaman zaman geçmişe yolculuk yapmak istediğimiz anlar olur. Bazen yakın geçmiş bazense çok uzaktaki geçmişe gidip bazı şeyleri değiştirebilmek istersin. Nedir bu bazı şeyler diye merak edilesi sorular arkasından gelir. Toplumsal sorunları çözmek için bir şeyler yapmak çok kahramanlık kokuyor. Daha bölgesel, daha yakın çevrende bir takım iyileştirmeler yapsan bu da biraz sığ kalıyor. Biz geçmişe gidip neyi değiştirmeliyiz? Hepimizin içinde değiştirmek istediğiniz şeylerin sonu gelmeyen listesi vardır. Ben değişime kendimizden başlamaya karar verdim. Evet, bu biraz bencillik gibi gelebilir kulaklarınıza. Ama ne derler bilirsin, "sen değiş ki dünya değişsin".

Bu kısımdan sonrası iç muhasebe içermektedir.

Mayın tarlasında yürümek gibi bir takım tehlikeli işlerin ortasında kaldığımız zamanlarda oldu. Genelde parçalanmış yürekler bıraktık ve yola devam ettik. Yaralar kendilerini iyileştirir, bizim fazladan bir şey yapmamıza gerek kalmaz. Fakat her darbeden sonra daha mı temkinli davranmalıyız? Yani her hatamız bir kerelik mi olmalıdır? Bazı kanaat önderlerinin özlü cümleleri var, her ne kadar ciddiye almasak bile bir kenarda durmalı belli ki...

Mesela: "Yap gitsin! İnsan en çok hatalarından ders çıkartır" diyor Al Pacino. Ne kadar kötü bir öğrenci olduğumu düşünüyorum. Sürekli ders tekrarı yapıyorum. Aynı yerde aynı hatalar. Nasıl düzelirim, nasıl aşarım bu durumu? Hep aynı kalacak değilim ya? Bir yerde doğrusunu bulurum elbet. Bulamaz mıyım? Zaman ver kendine, peki ne kadar zaman? Gün mü, ay mı, yıl mı? Sakın bir ömür gibi klişe bir cümle duymayalım? Hayat bu öğrenmekle geçiyor, bilgin olmaya gerek yok, bilgini doğru sırayla eyleme dökmek var.

Bir Mamak Türküsü var dilimde, alır götürür beni uzaklara, uzun yol şarkılarından kendisi. "Ne güzeldir yollarda olmak şimdi" yollar da olmak ne güzeldir şimdi. Akıp gitmek zamanla beraber, hareket etmek, bir yerlerden uzaklaşmak başka bir yere yaklaşmak, ne güzeldir şimdi. Kimi ömürler çok erkenci, daha yolu yarılamadan çekip gidiyorlar. Sanki oyuna küsen çocuklar gibi. İkna etmesi zor ama bir o kadar da gelsin, dönsün istiyorsun tekrar oyuna. Neden dönmüyorsun be Kazım abi? "Bana kimse sen gibi dokunmadı" dedin ve gittin. Yollarda olmak vardı şimdi. Kaybetmeden zamanı, harcamadan boş yere... Bir şeyler yapmak lazım, anlamak lazım. Hata yapmak lazım değil mi? Hata yaparak öğrenmek lazım.

Sonrasını düşünmeli mi, düşünmemeli mi? Ortaçgil'in dediği gibi, "olmalı mı, olmamalı mı?". Ya da "sensiz olmaz" mı? Ulan ne çok şarkı var ruh halimizi anlatacak öyle değil mi? Tesadüf değil ya, hepi topu aynı duyguları yaşıyoruz. Gülüyoruz, mutlu oluyoruz, ağlıyoruz, kırılıyoruz, ölümü görüyoruz, doğuma tanık oluyoruz. Ne var başka? üç beş daha farklı şey işte... Ne abartıyoruz hayatı bazen değil mi? Ama... ama ne diyor Kafka: "abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum". Mesele derinleşiyor iyice bir düze çıkmak iyi gelecek. Anlamak kadar anlaşılmakta önemli, hemde çok önemli. Birbirini tetikleyen şeyler bunlar. Anlamak, anlatmak, anlaşılmak... Sırası ne kadar önemli bilmiyorum ama bunlar ciddi ihtiyaçlarımız.

Bi' "saniye" seni özledim. "Özlüyorum" mu demeliydim? Birinin beni düzeltmesi gerekiyor galiba. Beni kendine göre düzeltir misin? Sana anlaşılmak istiyorum.