Aşk Tesadüfleri sever - Neler Öğretti?

         Alışagelen tavrımın sonucu olarak, vizyondaki filmlerin üzerinden bir müddet zaman geçtikten sonra izlerim. Öyle önemli bir şeysi yok. Herkes filmi izleyip aralarında tartışırken ben eşlik etmiyorum, bu iyi oluyor. Kendime anlatıyorum filmi, şimdi olduğu gibi...
         Geç izlediğim için pişman olduğum filmler listesine alabilirim bu filmi. Etkileyici olduğuna inanıyorum. Film konusu itibariyle şahsen yaşayabileceğim olayların ileri versiyonu olabilir. Şu an küçüklüğümü oynuyorum :)
         Ne gariptir ki, yıllar önce gördüğün birini karşında gördüğünde tanıyamamak. Hatırlamıyorum, başıma gelmediği için hatırlayamıyorum galiba? Aslında yaşanılması muhtemel olması bile hoş :)
         Film, çocukluk yıllarında birbirine aşık olan iki güzel insanın hikayesi. Oyuncuların performansını beğendim özellikle de Özgür'ü. Deniz'de pek hoş bayandı. Ses tonunu da çok beğendim. Küçüklüğü de pek tatlıydı. Özgür ve Deniz ikilsinin yıllar sonra birbirini bulup, çocukluk aşklarını kaldığı yerden devam ettirebilmelerine, tek kişi dışında kimse mani olmadı bu biraz ilgi çekici ve karşı çıkan o kişide oldukça iyimser bir tip. Genelde onlar kötü ruhlu olmaz mıydı?
         Tabuları yıkan bir film tadı var mıydı? Zannımca vardı babalar! Bu tarz filmlerin sonu hep mutlu bitirilmeye çalışılır. Pek başarılı örnekleri yok, yok yani beğenmiyorum. Bu filmin sonu hüzünlü biterek bazı kalıpların dışına çıkmış bulunmaktadır.
         Filmde dikkat çekilmesi gereken en önemli konu olduğuna inanıyorum ki bu da, film sound-track’leriydi. Oldukça başarılı bulduğum seslerin filmde müzik olarak rol almaları canıma can kattı. Teoman, Redd, TNK, Şebnem Ferah ve Tanju Okan, Mehmet Günsür, Müslüm Gürses’i de es geçmeyelim… Oldukça hoş isimler bunlar.
Beni etkileyen iki sahne var. Birincisi Redd’in “Nefes bile almadan, seviyorum seni” sözlerini içeren şarkısına eşlik eden sahne. İkincisi ise: Şebnem Ferah’ın “Hoşça kal” şarkısı ve son sahnelerin tümü… Tüylerimin diken diken olduğu anların haddi hesabı yok sanırım.
         Eskiden de öyleydi şimdi de öyle… Büyüğünce ne olacağına ailenin karar vermesi sinir bozucu olsa da onlar sizin iyiliğinizi düşünüyorlar. Özgür’ün şarkı söylemek gibi bir arzusu vardı grubuyla birlikte, fakat babası onun fotoğrafçı olmasını istemekteydi. İstemeden de olsa, bir müddet barlarda sahne alan Özgür, İstanbul’da fotoğrafçılık dükkanı açar.İşinde başarılı da olmuştur.
         Birisine “ayrılalım” demek zordur ki ayrılıklar hep zordur. Ama tekrar kavuşacağınız günün değeri mis tadındadır. Deniz, hiç sevmediği ama uzun yıllar birlikte olduğu erkek arkadaşından ayrılırken, er kişiye üzülmemek elde değil efenim. Kim Deniz gibi şahane bir hatundan ayrılmak ister?
         Bu filmi bugün izlemek gibi bir niyetim yoktu, ta ki, bir arkadaşım (isim vermiyorum) filmi izlemiş ve bana tavsiye etmişti, o ilk tavsiye eden değildi ama izlemek geldi içerimden :)
         Film bitti. Bende uyandırdığı duyguları kontrol etmek yarım saatimi aldı. O yarım saatte alınan ciddi bir karar, bir çuval inciri berbat edebilirdi de… Kendimi seviyorum çünkü soğukkanlılığım başıma dert açmıyor.
         Öğrendiklerimizi özetlemek gerekirse: Küçükken aşık olun ve o aşkı yirmi beş yıl sonra bulduğunuzda yıllanmış şarap gibi için –eğer ikinizde evli değilseniz- Mutlu olmak için istediğinizi yapın –tüm ahlak kuralları içinde- çünkü mutlu olmak sizin hakkınız efenim. İdealleriniz varsa peşinde sürüklenin. Ve romantik komedi öyle ergenlerin izlediği kıt anlayışa sahip yapımlar değildir. Örneği burada işte… Kalp ile alakalı bir hastalığınız varsa fazla heyecanlı işlerden uzak durun bu sizin için yararlı olabilir. Ve Özgür bir film karakterinden ibaret olabilir ama onun kadar dürüst olmak iyidir, filmi izleyen hangi sahneden sonra “dürüst davrandı” dediğimi anlar. Ve son olarak “Kelebek kadar ömrümüz var, sevmek lazım hemen başlayalım” birde “Hoşça kal”