İnsan hayatında her yılın ayrı bir güzelliği ve apayrı
bir önemi vardı. Yıllar geçtikçe biriktirdiği anıları, arkadaşları, ailesindeki
kişi sayısı bile artar. Büyümek zorunda olduğumuz için ölüyoruz. Büyüdükçe
olgunlaşıp, doğruyu yanlışı öğreniyoruz. Büyürken sadece fiziksel olarak
gelişmiyoruz; Her seferinde acı çekerek büyüyoruz. Gün geçtikçe terazinin
dengesi bozuluyor, bir taraftan sürekli kaybederken diğer taraftan
kazandıklarımızı sıralıyoruz. Eşitlik her zaman mümkün olmuyor. Ayakta kalmak
güçlü insanların işidir.
Mümkün olsun isterdim, şimdiki zamandan bir şey
kaybetmeden çocukluğumu izlemeyi, tam olarak ne hissettiğimi, neler yaptığımı,
niye yaptığımı da tekrar gözden geçirmek isterdim. Sonra bir yabancıymış gibi
izlemek… Kendime dair unuttuğum o kadar çok şey var ki; Bazen durup, kendimi
sorguya çektiğim anlar oluyor, ve gülümseyerek cevapsız bırakıyorum. Dünya
üzerindeki müthiş bir oyunun parçalarından biriyim, dünya da bir görevim var,
yaptığım her detaylı hareketin, belki de senin hayatında kocaman bir etkisi
vardır. Bir kelebek etkisi kadar… Tamamen mutlu ya da tamamen mutsuz halde
duramıyoruz. Bulunduğumuz durumun tam zıddını o an içinde dahi yaşayabiliyoruz.
Yani, o kadar hızlı ki yaşam, kim kime ayak uyduracak belli değil. Sadece
bizden bir adım önde olan sadece biri var, en azından diğerleriyle eşit haklara
sahibiz.
Dile kolay gelen on dokuz senenin özetini okuyabilseydim
en azından, kendimi tanımaya o kadar ihtiyacım var ki. Evet, ihtiyaç olarak
görüyorum bu durumu. Henüz yeni yeni kalıplar oluşmaya başlarken beynim, şu
geçen senelerin birikimini elimle tutup, görmek isterdim. Her yıl bugün başa
dönmüş gibi hissetmemi de önlemiş olurdu. Ve bir burukluk hissi... Doğum
günleri kutlanırken insan mutlu oluyor, oluyor ama öyle bir anla karşı karşıya
kalıyor ki, omuzlar düşüyor, başını da iki avucunun arasına alarak kara kara
düşünmeye başlıyor. Geçen sene neredeydim, kimlerleydim, nasıldım, ne
yapıyordum? Tanrıya bir şükür borcumuz varsa o da gelecek hakkında bize hiçbir
bilgi vermemesidir. Daha geçmişimizi aklımızda tutmazken, geleceği sorgulamak,
ezberlemek ve öğrenmek yaşamı daha da zorlaştırırdı.
Diğerlerinden farklı bir doğum günü mü olacak diye pek
düşündüğüm bir gün. Öyle kutlama falan beklediğim yok (kendim için yapıldığında
gerçekten hoşuma gitmiyor), çünkü karşımdaki insanlara borçlandığımı
hissediyorum ve bu hoşuma gitmiyor. Ailemden uzak ilk doğum günü olması en
önemlisi belki de… Annem, mutfakta kendi elleriyle pasta yapardı, bizde ailecek
yerdik. Mesela bu sene olmayacak böyle bir şey. Üniversite de ilk doğum günüm
olacak. Diğer okullardan farkı ne olacaksa? Artı bir önemi şu olabilir, en
azından tanıştığım herkesten değil ama yeni tanımış olduğum bir iki kişiden
beklenti içine girdim. Beklentim ağır bir şey değil ya, “iyi ki doğdun”
diyecekler, bende sevineceğim. Ama gerçekten kutlamasını beklediğiniz kişilerin
bugünü es geçmeleri, ya da unutmuş olmaları doğum günü çocuğunu üzebiliyor.
Diğer taraftan da düşünüyorum ki, “tamam da her sene her sene senin doğum
gününü mü kutlayacağız?” e adamlar haklı gibi ya. Ne bileyim bu konuda kesin
cevaplar veremiyorum. Kutlanması tabi ki hoşuma gider, ama kutlanmadıysa da
kırılmamak gerek. Ona bakarsan her gün birisinin doğum günü? Sıkıcı ya. Hem
benim için önemli olan bir gün başkası için olmayabilir. Ya bide ne var biliyor
musun? Arkadaşın senin doğum gününü kutladı diye, sende onun doğum gününü
kutlamak zorundaymışsın hissi var ya. Lanet olsun ona.
On dokuz yaşıyla ilgili bir şarkı var mı bildiğiniz?
Ergenlik yıllarımda, Teoman’dan “on yedi”, Nil Karaibrahimgil’den “yaş on
sekiz”, galiba bu sene içinde MFÖ’den “yaşın on dokuz” şarkısını söylerim gün
boyu. İnsan büyüdüğünü doğum günlerinde anlamıyor bence, ya da bana öyle
geliyor. Genelde günün mutlu geçmesine bağlıyorum. Her şey çok güzel, güllük
gülistanlık falan derken, ertesi gün oluyor ya da o günün gecesi, “vay be!”
yapıyor insan ama farkında olarak ve büyüdüğünü gerçekten hücrelerine kadar hissederek.
Umarım vasat bir doğum günü olur ve öyle yıllar boyu devam eder. Sonraki yıl
aynı gün ve hemen hemen aynı cümleleri kurarak görüşmek üzere. Kime veda
ediyorsam? Ha, doğru ya geride kalan on sekiz sene için… Güle güle sizlere!