İç Mizansen

İçimizde yaşadığımız ayrı bir dünya var. Buna “hayal dünyası” deniyor. İnsan hayal kurmadan yaşamaz zaten. Mecburen ortaya çıkan bir iç dünya halidir hayalcilik. Hayalin fazlası zarar diyebilmek de mümkün işte. Örneklerini yaşıyoruz. Farkında olarak değil ama… Mesela olmasını istediğin olay zincirini kafanda kurarsın, iç sahnende oynarsın, iyi hoş… Yönetmenliğini yaptığın hayalini gerçeğe adapte etmene ne denir? Hayalini gerçek sanmaca oyunu. Saçma oyun.

Olmamış olanı “oldu” diye yaşıyoruz. Hayal kurduğumuzu mu unutuyoruz o ara ne yapıyoruz bilmiyorum. Ama gerçeğin sertliğine o kadar sert çarpıyor ki kafan. Kocaman bir dank! Sesi. Canın yanıyor, olan yine sana oluyor adamım. Karşındaki zaten kendi halinde devam ediyor. Buna bir önlem almak şart. Peki, ne yapmalı? En iyisi ayakta uyumaya devam etmek. Hani görmezden gelmekte denir buna. Ne dersen o işte. Ama en güzeli de ne biliyor musun? Kendi yarattığın saçmalığa oturup gülmen…