İçimde Kalmasın

Tamam, bağımlılık diye bir şey var onu kabul ederek başladık bu işe ama iş çığırından çıkıyor! Kısa soluklu şeyler okumak, dinlemek, izlemek hoş fakat bunların içinden cımbızla bir cümle seçip, o cümle hakkında bir şeyler yazmak istemem neyin sesidir? Yazmanın bağımlılığı olur mu demeyin, tabi ki oluyor. Bakın geçenlerde içimde kaldığı için çok üzüldüğüm bir olay var, kusura bakma anlatacağım. İngilizce dersinde politik şeylerden konuşurken (ki baya iyiydi) söz dönüp dolaşıp Orhan Pamuk’a geldi, iyi tamam. Hocanın Pamuk hakkında bir soru sormasıyla zihinler hızlıca işlemeye başladı. Orhan Pamuk Amerika’da ne kursu gördü? Alın soru bu yani. Ben cevabı biliyorum tamam mı, bir iki kişiden cevap aldı hoca, yanlış olduğunu söyledi. Tam ağızımı açtım iki üç hecelik laf edecektim ki, “aklınıza gelmeyecektir” dedi. Lan insan düşünüyor o zaman saçma bir şeydir bu diye. Sınıfta da mırıldanma falan başladı, bu arada ben çenemi kapattım yani. Sonra bir iki saçma cevap geldi onlarda değildi, neyse boşver dinlemeye devam et dedim kendime derken, “yazarlık kursu” cevabını verdi hoca. “Oha!” yaptım oysa içimden yapacaktım, benim vereceğim cevapta buydu yani. Daha önce bir yerden okumuştum sanıyorum oradan kaldı aklımda. Vesselam üzüldüm içimde patladığı için cevap. Belki de bu buruk duygu yazmama sebep oldu ya? Ama bu ilk sefer başıma gelmiyor sayın okur atar. Bu bir sendroma dönüştü, te ilkokul sıralarında başlayan bir sendrom. Bence yavaş yavaş (ama baya yavaş) aşıyorum bu durumu, geçen sınıfa konuşma yaptım keh keh. Yakında da edebiyattan bir ders konusu anlatmak için o otuz santim yükseklikte olan kürsüye çıkacağım sanırım. O değil de iyi ki kamera arkasında olacağım lan.

Asıl konudan saptığımı fark ettim. Konu konuyu açıyor neticede. Şu on parmak tekniği olmasaydı karanlıkta nasıl yazardım kim bilir. Limonlu kolanın tadı da bir başkaymış yahu. Ayrıca çikolatalı kek, diğer keklere göre daha yoğun değil mi? Yakın zaman içinde farklı kişiler tarafından "yazaratar" olarak çağrılmam hoşuma gitti. Tamam tamam! Her gördüğüm şeyden bir yazı çıkarma huyumu hala zapt edebiliyorum. Kötü bir şey değil ama bağımlılığım zarar vermesin diye çabalıyorum burada. Roman yazma tekniklerini bir kaparsam var ya, bittiniz olum siz! Mart ayının başında katıldığım Ömer Seyfettin Hikaye Yarışması sonuçları açıklanacak, galiba 23.sü düzenleniyor bu sene. Birinci olursam iki bin TL (nakit galiba) cebe inecek ona göre. Ve son olarak ilk haber denemesi yazımı yetkili şahıslara yolladım. Haber bekliyorum ama bekliyorum ben hep, dur bakalım sizde beni bekleyin.


Bide şunu sormak istiyorum içimde kalmasın; Ölmeden önce ne yapmak istiyorsun? Azıcık kendinizi düşünerek cevap verin, boş vererek dünyayı cevaplayın. Ufak bir ricam var, Barış Manço - Sakız Hanım ile Mahur Bey ve Yaşar Kurt - Anne şarkısını dinleyin be. Üzerine bir de Fikret Kızılok - Pişt Barmen yapın tam olsun.