Onu Tanımasaydım

Eğer seninle hiç tanışmasaydım, hayatımda nelerin değişmeyeceğini sayıyorum şimdi. Öncelikle senin için yaptığım hiçbir şey olmayacaktı ne şiirler, ne sana verilmemek üzere yazılmış mektuplar nede senin için kurulmuş hayaller… Hiç biri olmayacaktı. Artık senin için bir şeyler yazmayı da bıraktım. Bana yeteri kadar kaynak olamıyorsun, seni yeterince sömürdüm galiba. Eğer birkaç dakika önce çenemi kapatsaydım seninle hiç tanışmıyor olacaktım ve eminim senin yerine bir başkası mutlaka olacaktı. Kader, benim için seni seçmişti… Düşünsene baştan yalan olduğunu bildiğimiz hayatın tamamen bizim kontrolümüzün dışında ilerlediği gerçeğini bilmek ne kadar zevk verebilir ki insana? Eğer seni tanımasaydım bunun farkına daha evvel varabilirdim. Seni görünce her şey tozpembe gelmezdi. Gerçeği bilmek bana ne kazandırırdı onu bilmek şuan istemiyorum ama ya da boşver. Tanışmasaydık birbirimiz için zaman kaybı olmazdık en azından. Hatırlaman gerekiyor birbirimizi övdüğümüz günleri, birbirimize film karakterlerinin adlarını bile vermiştik, biz ölümsüz olmuştuk. Karşımızdakini kandırmayı iyi biliyoruz. Bundan zevk bile alıyoruz. İçimde senden kalan bir hayat var ama sen yoksun içinde. Her zaman olduğu ve her zaman olacağı gibi, gidiyorsunuz… Kocaman bir boşluk hissi, bunu aklı başında herkes yaşamış olmalı, insanı piç eden o boktan duygu. Seni tanımasaydım daha fazla küfür ederdim. İnsan sana nasıl kızabilir ki? Salaklığa bak ki; Annemin dediklerini takmazken senin için ölmeye hazır bir beyine sahip olduğumu düşündüm bir an, gerçekten öyle miyim, değil miyim artık eminim. İnsanı en yakını evlendikten sonra eşi olabilir ama değil be abi. İlk neren oluşmaya başlıyor bilmiyorum ama anne karnında başlıyor hayatın, tabi ki en yakının anne olmalı. Eğer seni tanımasaydım, anneme daha fazla zaman ayırabilir ve onu senin yüzünden kırmazdım en azından. Birkaç mutlu ve uçucu günün ardından geriye hiçbir şeyin kalmaması –ki olumlu olarak- zaten gittikçe kısalan hayatımda kocaman bir ziyan. Şu an tüm aşk şarkıları falan ne kadar boktan ve anlamsız olduğunu bilmiyorsun. Hatta trajikomik bir halde olduğumu da bil. Bunları yazarken birine aşık olup olmayacağım hakkında fikir alışverişi yapıyorum kendimle. Sevgili olursam ne değişecek ki? Sanki tüm amaç cinsellik ve ayaküstü yapılan seks muhabbetlerinden ibaret. Acaba, annesiyle ya da babasıyla evlenmek isteyen bir evlat var mıdır? Bu sorudaki amaç kanun dışı bir ilişki değil; Mesela ben anneme aşığım, onun kadar iyi bir eş bulamayacağımdan da emin gibiyim. “Anne gibi yar…” ne güzeldir ki cennet bile onların ayakları altında. Lanetli kelimeyi söylediğimde, sanki bir fırtına akımına kapılmış sürükleniyordum. Kendimi o kafese tıkmış ve sağlam bir şansın gelmesini bekliyordum. Ben kolay kolay hayır diyemiyorum. Bunun yüzünden çok şey kaybetmiştim. Ara sıra hala kaybediyorum. Eğer sana da “hayır” diyebilseydim; kendi kalbimi kazanmış olacaktım. Sonuç olarak hayatımın bir kısmını işgal etsen de, hiçbiri olarak devam etmen iyi şey. Kazandırdıkların yanında kaybettirdiklerin daha fazlaydı. Basit ve sıradan bir hikaye ama ne yapmalı ki unutulmalı insan? Sizde oturup bir uçurumun kenarına yere bakmaya korkanlardan olmaktansa, yerde dolaşın, adımları sağlam atın. Ve sizi unutmayan eski sevgilinin her şeye rağmen sizi hatırlaması güzel ve saçma. Zaten güzel olan şeyler ya yasak ya da saçma. Gary Moore’un bir gitar solosu kadar uzun ve ritimli hayatlar sizin olsun. Buda en masum temennilerden biriydi. Bu arada eğer seni tanımasaydım sigara kullanmaya başlayabilirdim, kendimi tanıyorsam zaten başlamazdım ama olsun. Annemi de çok özledim.