Çınar Ağacı - Neler Öğretti?

“Ağaca balta vurmuşlar, sapı benden demiş.” Filmin en can alıcı sözü tamda burasıdır. Çınar ağaçları kolay devrilmez oysa, kökü sağlam, gövdesi dik olurdu her daim. Keza yine öyle oldu ama… Ama bazı şeylerin kıymetini yine kaybedince anlıyoruz. Önce kaybetmeliyiz. Ya da başka yollarla bir şeylerin farkında vardığımızda anlıyoruz kıymetleri. O zaman da çok geç olabiliyor. Bir aile var, bir anne ve dört çocuğu artı torunları… İki kızı ve iki erkek evladı var. Adile Hanımın erkek evlatlarından biri karısının sözünden çıkamıyor, diğerinin işleri iyi gitmiyor ve karısından boşanman üzere, oysa karısını ve annesini çok seviyor, belki de cefalı evladıdır. Kızlarından biri vasat iş kadını eşiyle sıkıntıları yoktu, ta ki aldatıldığını öğrenene kadar. En küçük kızı Sonay’ı yurt dışında yatılı okullarda okutmuş olan Adile Hanım, en çok Sonay’ı seviyor fakat hiç belli etmiyor. Sonay’ın henüz ilkokula giden Barış adında çocuğu vardır. Barış, anneannesini çok seviyor, anneanne de öyle… Dört evladı da çeşitli sebeplerden ötürü annesine bakamıyor, Uğur (karısından boşanmak üzere olan) dışında. Kocasından boşanmış olan Sonay, annesinin bir huzur evinde kalmasını istiyor. Adile Hanım, biraz unutkandır. Mecbur kaldıkları için bir huzur evine yerleştiriyorlar annelerini. Hepsi üzülüyor. Huzur evinde geçirdiği ilk gece kalp krizi geçiren Adile Hanım hastaneye kaldırılır ve tüm çocukları hastaneye doluşur. Adile Hanım, torunu Barışı görmek ister. Hastaneden taburcu olduktan sonra tekrar huzur evine gitmeye karar verir Adile Hanım. Oysa başta Sonay ve Uğur olmak üzere evlerine gelmesini istemekteler. Barı, anneannesinin yokluğundan psikolojik bulanıma girer ve bir süre kimseyle konuşmaz, babası dahi Barış’ın yanına gelmiştir. Sonay, yurt dışında gördüğü yabancı dil eğitimi sayesinde bir üst kademeye terfi eder işinde ve annesinin emeklerinin boşa çıkmadığını anlar, annesinin yanına gider ve bu sefer Barış için değil, kendisi için eve dönmesini ister. Adile Hanım kabul eder. Evde geçirdiği ilk saatlerinde yine bir kalp krizi geçirir ve bu sefer geri dönmez. Torunu Barış’a “Ben uyuyorum, annene haber ver” der, Barış anneannesiyle beraber uyumak ister ve onun yanına yatar, anneannesine sarılır…

Filmi özetledikten sonra neler anladığımızı ölçelim, tartışalım. Sıkça düşündüğüm konulardan biridir aslında bu filmdeki olayların hepsi. Annem ve babam yaşlandıklarında bakıma ihtiyaçları olduğunda onlara elbette bakacağım, diyorum şuan. Şartlar ne olursa olsun onların yanında olmalıyım. Eğer huzurevinde daha rahat edecekse ve kendi rızası varsa bu yolda denenebilir ama en son çare bu olmalı. Huzurevinin kötülüğünden demiyorum bunu. Ailesi arken neden orada kalsın ki? Annemi istemeyen bir eşi, açıkçası bende istemem. Bu durum eşimin annesi içinde geçerli olmalı. Tamam, evlendiğim kişiyle yeni bir hayata başlıyor oluyorum fakat o hayatta annem ve babama da yer vardır. Filmde taş plaklardan çıkan o içli sesler bir çınar için çok hoş olmuş. Şarkıda geçtiği gibi “Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktı” ne anlamlı bir sözdür. Şimdiki popüler şarkılarla kesinlikle kıyaslanacak kadar alçalacak şarkılardan değillerdir. Gramofon devrinin insanları yavaş yavaş tükeniyor… Elektronik aletlerden kolayca şarkı dinlemek varken elbette gramofon kullanın demek saçmalık olur. Modernleşmekteyiz gittikçe. Ama eski tadı, tuzu kalmıyor ki? Eskiler anlatır: Bir plaktaki şarkı bıkmadan, sıkılmadan defalarca çalınırdı. Ve özenle saklanırdı. O zamanlar şarkıya, şarkıcıya kıymet verilirdi.

Şöyle kendi aileme bakıyorum da… Baba tarafında yaşayan çınar kalmamış. Anne tarafındaki çınarları da gören torun torba sahibi olur. Kardeşler arasında ki bağda çok önemlidir. Biz üç kardeş olarak en çok annemizi severiz. He annemize bakarız, babamızı atarız durumu yok tabi ki. Büyüdükçe birbirimize soğuyacak mıyız yoksa daha da mı kenetleneceğiz ben çok merak ediyorum. Şimdiden başladı ayrılılar. Önce üniversite için ayrı şehirlere gidiyoruz, sonra yurtdışı tecrübesi belki de. Belki de yurt dışına yerleşecekler. Ya da daha basit olarak, başka şehirlerde yaşayacağız. Alışmak sorun olmayacaktır eminim ama bu alışkanlığın sonucunda birbirimize yabancı olma ihtimalimizi düşündükçe iyi şeyler düşünemiyorum. Her zaman istediğimiz gibi olmayacak hayatımız. Umarım en iyisi hangi seçimse, ondan yana oluruz. Babama pek söyleyemiyorum da anneme çok derim, sizi seviyorum.