Tekrarlama

Her şey adım adım ilerliyorken, her safhada neyin ne olacağı belli oluyor en başından. Birinci adımdan son adıma kadar birbirine bağlı ilerleyen olayların içinde kendini farklı bir şey yapıyormuş gibi hissediyorsun. Oysa herkes senin gibi… Zincirleme olayların birbiriyle bu kadar alakadar olması bize hiç şüpheci gelmiyor. Her şey güzel bir kurgudan ibarettir. Arada inisiyatif kullanabiliyoruz fakat bunlar o belirli kalıpların dışına çıkarmıyor bizleri. Evet, beli kalıplara sığdırılmış bir haldeyiz. Kafasını dışarı çıkaran canından oluyor, erken öten horozun başı kesiliyor. Çok şey bilmek o kadar da yararlı olmuyor. “kitap okumanın zararları” adında bir kitap bile basılabiliyor. Kimileri kör, sağır, dilsiz taklidini iyi yapıyor, kimileri sahiden öyle. Çok şey bilip, konuşmamak, az şey bilip çok konuşmakta işe yaramıyor.

Düşünsene ya? Köpek, kedinin, kedi, farenin, fare, peynirin peşinde… Peki, biz neyin peşindeyiz? Olaylar hep bir öncekinin devamı, rutin ve genel. Birisi bizimle oyun oynuyor. Bizde oynuyoruz. Oyunu kazanmak var kaybetmek var ama biz buna karar veremiyoruz. Verdiğimizi sanıyoruz. İpler elimizde değil, hiç olmamıştı. Eski çalar saatler vardır. Kurmadan çalışmazlar, çaldığı zamanda mutlaka uyandırırlar. Birileri bizim için başlama tuşuna basıyor ve oyunun içindeyiz. Şu son zamanlarda kalbim ağrıyor. Duygusal ağrı değil bildiğin fiziksel ağrı. Acaba bu da önceden mi planlı?