Kanlı Nigar (Tiyatro)

Eski ve yerli tiyatro oyunlarının tadı hep aynıdır. Hiç ekşimez ve eskimezler. Yıllar geçtikçe daha modern kesme hitap etmek için, oyunun içine yeni sahneler koyulur. Tadına tat katan hallerdir bunlarda. Dozunu ayarlamakta önemli işçiliktir. Emek sahneden salona saçılıyor. Akdeniz Üniversitesi Yaratıcı Sanatlar Topluluğunun bir gösterisi olarak “Kanlı Nigar” oyunu sergilendi. Oyuna başlarken üstatlar anıldı. Onlar olmasaydı bu mirasların üzerine konamazdık. Bu miraslara sahip çıkmak için, yabancı oyunları sergilemek yerine bizim olanı oynamak daha makbule geçecektir. İyi seyirler! Oyun başlasın!

İki buçuk saatlik oyunun ilk bölümünde oyuncular yavaşça tanıtıldı. Oyunun hemen hemen tüm sahnelerinde yer alan Abdi karakterinin performansı ayakta alkışlanacak türdendi. Mahallenin kahvehanesini işleten kendi halinde bir sakindir. Demirbaş karakterlerden biride Nigar’ın sevdiği adamdır (adını unuttum), yaşlı başlı, dinine düşkün ve bir oğlunun peşinden koşan adam kılığında dolaşmakta ve bir kiralık evi vardır, kiralamak üzere anahtarını Abdi Beye vermiştir. Nigar sahnede! Eski mahallesinde yani Aksaray’da çıkan yangından sonra yeni eve taşınır bu sayede eski belalılarından da kurtulmuş olur. Allem eder kellem eder kendini namuslu, dinine düşkün bir kadın olarak tanıtır Nigar, evi de kiralar. Çok geçmeden Nigar’ın belalıları mahalleye uğramaya başlar. Abdi’ye sorup dururlar. Oysa Abdi’yi de kandırmışlardır. Derken hikâyenin ilk sahneleri oynanmaya devam eder. Aralarda neredeyse otuz kişilik bir ekip toplu dans gösterisi yaptı. Çokta hoş oldu. Protokol koltuğunda izlemek apayrı bir hava katıyor tabi oyunun tadına…

Tüm mahalle artık Nigar’ın o evde kaldığı öğrenmiş olur. Abdi, Nigar’ın belalılarını tek tek Nigar’ın evine yönlendirir, Azeri’si, Laz’ı, kabadayısı ve daha nicesi Nigar tarafından dolandırılmıştır. Nigar’ın iki kızı vardır, biri özdür, öz olan kızı, üvey kardeşine aşık olur. Üvey kardeşten söz etmek isterim. Tamamen süt, bal, kaymakla yetiştirilmiş, ilim, irfan bilen ve Osmanlıcası baya kuvvetli bir kişidir. Ömrü evden camiye, camiden evedir. Babasının sözünden hiç çıkmaz. Nigar’ın öz kızı Bedide’ye âşık olur, Bedide’de oğlana aşık olur. Aralarında romantik olaylar gelişir. Üvey kız ise Abdi’ye yanıktır, Abdi’nin gönlüde Nacide’ye öyledir. Aşık olmak güzel şey vesselam… Herkesin başına gelebilir, gelmesi muhtemeldir. Aşk güzeldir ama…

Kanlı Nigar’ın evine giren sağlam çıkamıyor. Erkeklerin değerli neleri varsa hepsi alınıyor ve adamı öylece sokağa atıyorlar. Bir ara Nigar, başına gelenleri anlatmaya başlıyor, 13 yaşında tecavüze uğradığını, yosma olmaktan tabi ki hoşnut olmadığını, karakollarda hırpalanıp tecavüze uğradığını bir bir anlatıyor. Aslında hiçbir genç kızın hayalinde “ben büyüyünce kötü kadın olacağım” hayali yoktur, der. Herkesin hayalinde namuslu bir koca ve mis kokulu evleri vardır. Ne yazık ki herkesin hayali gerçek olmuyor.

Oyunun kabadayısına biraz değinmek gerekirse, o attığı naralardan dolayı nasıl sesi kısılmıyor ben anlamış değilim. Oysa Laz rolündeki arkadaşın sesi kısılmıştı (oyun üç gece art arda tekrarlandı) gayet başarılıydı o da. Mahallenin imamı içinse denilecek laf yoktu sanırım. İmamdan söz ediyorum, kaprili ve uzun saçlı imamdan. Oyunca en çok alkışı o aldı galiba, Abdi’den sonra tabii. Bey baba, oğlunun Nigar’ın kızıyla yaşadığı münasebetten rahatsız olmaktadır. Bu münasebeti sonlandırmak için büyücü, evliya vb. terimleri kullanabileceğiniz türdeki yollara başvurur. Burada devreye Hacı Bumbala girer. Yani benim arkadaşımın rolüdür. Hacı Bumbala, oğlunun Bedide ile yaşadığı ilişkiyi bozmaya çalışır, bunun içinse Bey Babadan altın, para, senet vs. alır, Hacı Bumbala biraz paragöz biridir. Yaptığı büyü ters tepse gerek ki, oğlu ve aşık olduğu kızın fiziksel durumlarında olağanüstü değişiklikler görünür. Onlar Mikimaus tipli şeylere dönüşmüşlerdir. Buradan da mizah devam eder, gider…

Sonunda herkes Nigar’a hak vermeye başlar. Çünkü her şey bir bir ortaya çıkmaya başlamıştır. Nigar’ın kızı Bedide’nin babası mahallenin Bey Babasıdır. 13 yaşında Nigar’la birlikte olduğunu açıklar, ve nikahına almak istediğini de söyler. İmam devrededir. Gerekli çift eşleşmesini yapar ve dinen bir sakıncanın olmadığını vurgulayarak evlenmelerine izin verir. Şu sahne gerçekleşirken, 13 yaşında yirmiden fazla kişinin tecavüzüne uğrayan kızın üzücü olayına da vurgu yapıldı. Bey Baba, Nigar için: “Kendi isteğiyle benimle birlikte oldu” der. Mahalleli arasında vıdılar. Abdi ortaya atlar, “vicdan?” der. Bey Baba; “Bu ülkede kanun var nizam var, bak kanun ne diyor” der kanunda yazanları okur “eğer mağdur kişi tecavüzcüsüyle evlenmeyi kabul ediyorsa ortada suç yoktur” suç yoksa bile vicdanlar suçludur. Sosyal mesaj açısından gayet hoş gayet açık sözlü ifade biçimi kullanan yönetmene saygılar. En son olarak mahallede düğün şenliği kopar gider…

Değinmek istediğim tek tük konulardan biride; Ya Nigar, karakterini canlandıran arkadaş çok iyiydi. Sırf onu izlemek için değil ama onu izlemek içinde olabilir yani tam bilemedim, oyunu iki kez izledim. Abdi karakteri de çok efor sarf etti, helal olsun. Bey Baba ve oğlu da iyiydi. Laz adam, kabadayı abi ve Azeri kardeş eh uh yani. Hacı Bumbala’nın eko yapan sesi hala kulaklarımda yani. Nigar’ından sanıyorum Nacide daha güzeldi he? Dadı olarak geçen kara tenli kadın (esasında erkek) çok kılca gülüyordu. Yani gülüşü, güldürücü ama karşı tarafı manyakça korkutabilen ve sinir edebilen bir sesle… Güzeldi çok çok o da… Beyzadenin Osmanlıca konuşmalarının çoğunu anlamakta güçlük çeken salonun aklındaki soruları gidermeye çalışan yine Abdi oldu. Osmanlıca flört…

Üç aydan fazla süredir hazırlanan topluluğun emektarlarına kocaman saygılar, alkış aynanındır, en büyük ayna seyircidir.