Sağ Salim - Neler Öğretti?

Söylenildiği kadar var, Türkiye'nin en iyi komedi filmleri listesine eklenecek kadar başarılı bir senaryoya sahip filmi Ersoy Güler yazıp yönetiyor. 18 Mayıs 2012 tarihinde 108 kopya ile vizyona girerken sanırım beklenen gişeyi yaratamadı. 19 hafta boyunca vizyonda kalan filmi toplam 64.996 kişi izlerken toplam hasılat ise 536.583.00 TL (boxoffice) olmuştur. Macera ve komedi türüne ait olan filmde bolca kanlı sahne(!) (bu ünlemin anlamını açıklayacağım) ve bolca ceset görmek mümkün. Sıra dışı bir komedi filmiyle karşı karşıya kaldığımız garip bir gerçek. Türkiye'deki komedi film anlayışının sulu şakalarla dolu, çocuk ağızlı küfürleriyle olmadığını gösteren bir film olduğunu söylemek istiyorum. Ayrıca bir şeyler anlamak isteyenlere de gayet hoş bir dip mesajı da var filmin (bunu da açıklayacağım). Filmin oyuncu kadrosuna bakıldığında: (Salim) Burçin Bildik, (Nihal) Alper Saldıran, (Recai) Hüseyin Avni Danyal, (Muhtar) Kenan Ece, (Ayhan) Murat Akkoyunlu, (Gucur Osman) Kâmil Güler, (Mehmet) Kevork Türker, (Ramiz) Orçun Kaptan, (Orhan) Tevfik İnceoğlu, (Tahsin) Yakup Yavru isimlerini görmek mümkün.

Külüstür bir kamyonet filmin başrol simgesi olmuştur, öyle kasasında birkaç ceset barındırmış morg gibi bir şeydi. Kamyonetin şoförü Salim ölülerden korkar. Aksilik o ki, bir cenazeyi Sivas'a kadar götürmek zorundadır. Çift kişilik tabuta konan merhum, Salim ile beraber yola çıkmıştır. Tüm film yolda o sarı renkteki kamyonetin içinde seyir eder. Yolda yaşanan eksantrik olaylarla beraber kamyonete binenler inenler derken baya bir misafir ağırlamış oldu.

Birinci parantezin açıklaması (1):
Filmin türüne baktığımızda komedi olduğunu görüyoruz. Bol ölümlü bir filmde gülmenin mümkün olduğunu gösteren film bence bütçe yetersizliğinden değilde, "millet gülerken ölen adamdan akan kana mı bakacak" düşüncesiyle, kan bıdısını es geçmişler sanki. Hatırladığım sadece Salim'İn kulak memesinin parçalanması sonucu bir iki damla kandı. Dikkatinizi çekmek gerekirse; Kamyon sahibi Salim'in neredeyse vücudunun en uç noktasından vurulduğu göreceksiniz. Akan kanın can yakmayan hali sanırım. Kansız ölümler (kan akması gerekirken akmayan kanlar) filmin havasını da kormuş olabilir mi sizce? Eğer öyleyse yanan cesetler hiçte komik olmayacaktır.

İkinci parantezin açıklaması (2):
Tabi her mesajdan bir bıdı, bir mesaj çıkarma hadisesi bence de yanlış, o kaygıyla film izlemek gerici olabilir. Fakat kişisel fikirlerin oluşması ve yorumlanması noktasında kendimi kısıtlamayacağım. Filmde nereden baksan on tane ölüm sahnesi var, ne kadar komik olduğu mühim değil. Televizyonda ölüm haberlerini izlerken, radyoda ölüm haberlerini dinlerken ve hatta gazetede ölüm haberlerini okurken işte tıpkı bu filmi izlediğimiz gibi davranıyoruz. Ölen biz olmadığımız için yada yakınımız olmadığı için kanımız donmuyor, kılımız kıpırdamıyor, gözlerimiz dolmuyor. Ayrıca bunların hiçbiri de olmak zorunda değil. İşte zorunda olmadığımız umursamazlığı yapıyoruz.

Öğretiler:

  • Ölülerden herkes korkar, hele osuran ölüden muhtarlar bile korkar.
  • Ölmekten korkmayan soğukkanlı gençlerin varlığını sürdürmeleri, önümüzdeki intihar haberlerini de beraberinde getirecektir: 
  • Uyuşturucu bağımlılarının (onların hepsi kötü değildir) ölümle burun buruna kaldığı anlda bile bir pırt dumanlanmak isteyeceğini gördük. Bağımlılık...
  • Ne yaparsan yap, maneviyatı en yüksek işle meşgul olsan dahi, refleks halinde küfür edebiliriz. 
  • Ölülerden kurtulmanız gerekiyorsa onları asla nehire, denize, klozete falan atmayın. Dönüp dolaşıp sizi buluyor. Başka filmlerde de gördük.
  • Bir kız çocuğunun babaları tarafından zengin kocaya para karşılığında verilme muhabbetinin hiç bitmeyecek korkusuyla yaşamak, bizler içinde can sıkıcı. (Biz, o sıkıntıyı yaşaması düşük kesimler oluyoruz).
  • Recai ve Nihal'İn tabancalarına verdikleri isim, namaz kılan adamın küfür etmesi, Salim'İn mazlum halleri akılda kalan komik bıdılar oldu.
  • Filmde Atiye'nin "Hali Hali Hal" adındaki şarkısının bu filmle beraber kulağa hoş gelebileceğini öğrendim. Dinlenesi sanki...