''İlk dersimiz kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığıdır..''
Ulaş ve Deren ile başlamak istiyorum eleştirmeye. Ne yazık ki aşklarının Hakan ve Sevim kadar yaratıcı, kıymetli ve samimi bulamadım. Deren ile olan konuşamama durumları izleyicinin sabrıyla oynuyor gibiydi. Fakat kötü bir karakter değil. Hala Ulaş gibi birçok arkadaşımız nice Deren'lere açılamıyor, onlarla konuşacak duruma gelemiyorlar. Daha detay ve daha samimiyet katılabilirmiş. Deren'in ise okuldaki havasını anlayamadım. Görenler sanıyor ki, tüm okul Deren'e teklif etmiş? Bir iki örnek verseydiler lafta kalmasaydı bu. Bence ilk teklifi Ulaş yaptı ve Deren'de kabul etti.
Durul Bazan'ın oyunculuğunu seviyorum. Filmdeki İpek'le münasebetini fazla gereksiz buldum. Hani bin İpek gelir bin İpek gider düşüncesiyle ortalıkta dolaşıyor ama nedense içinde bir İpek uktesi kalmış. Üniversiteye yeni başlayanların merak ettiği konu olsa gerek "teklif" konuları. Gençler... Gençler... Hep kandırılıyorsunuz. "Kimse kimseyi seviyor, hep severmiş gibi davranıyor." (Pamela, 2003) Ayrıca 2008 yılındaki Durul Bazan'ı da görmüş olduk ve yine beğendim. Durul'un filmde bir sahnesi var ki, tam olarak Amerikanvari bir harekettir o, Türklükle alamayacak kadar absürt geldi bana. Şöyle ki; Durul, İpek'i hala seviyor ama ayrıldılar artık olay bitmiş yani. Durul duyuyor ki, İpek seni aldatıyor hemde kızın kendi evinde. Oha' Adam taksiye bindi eve geldi evde yarı çıplak adam?! Ve Durul'un tepkiler tam olarak dandikülasyonel çaptaydı. Gevşek gevşek şakalar, ağlamalı tavırlar ve yarı çıplak adam öyle muz yemiş gibi duruyor arkadaş anlamadım gitti nereden alınmış bu sahne? Ve Durul Bazan'ın tarihi iki repliği;
- "Böyle bir takım hatunlar var iki kişinin yaptığına inanmak mümkün değil. Sanki yapım aşamasında ekip çalışmış..."
- "Kadınlar kendilerini güldüren erkekleri ağlatırlar."
Filmi tam olarak özü sosyalist gençlerin yaptıkları veya yapacakları değil. Zaten o konuyu oldukça yüzeysel bırakmışlar. Aslında pekte o konulara dokunmak istememişler gibi. Oysa filmi daha içtenleştirmek için detay olarak işlenebilirdi. Yani Ulaş'ın kekemeleri yerine veya saçma hayalleri yerine daha verimli flashback'ler olabilirdi.
Birde sıkıntı şu ki, üniversite ortamını iyi yansıtamıyorlar. Sanki bir özel lise mübarek. Özel ve dolayısıyla zenginlerin takıldığı... Tüm kızlar mini etekli, askılı falan, bebek yüzlü her biri. Gerçeklerle uyuşmayan hareketler bunlar. Onun ötesinde ne biçim üniversite dedirtiyor yine kendine bahçe dediğimiz yer antik kuntik, sigaa içen öğrenci yok bi kere? Hani çok eksik kalmış abi, okuduğum bir yorumda ise keşke üniversite öğrencileriyle çalışsalar demişler, iyi demişler.
Film hakkında bayağı spoiler verdim ama tam anlamıyla özet şu repliklerde saklıdır:
"...kimin için lan dedim devrim? şu doktor için mi? yoksa şu hasta bakıcı için mi? kimin için? paran olmayınca minibüse bile binemiyorsun neyin devrimini yapacaksın? önce dedim kendim kazanayım. kendimi gerçekleştireyim sonra paylaşırım. herkesin hikayesi başka da benim ki böyle başladı. parayı kazandım her sabah erkenden uyandım senelerce eşekler gibi çalıştım. sana bir şey söyleyeyim mi? insan sıcağı görünce ne kadar üşüdüğünü anlıyor. paylaşmak dedik ya başkasının parasını paylaşmak hoş da yani zaten devrimcilik bir yerde başkasının parasını paylaşmak söz konusu olunca güzel ama kendi paran söz konusu olunca ne paylaşacam lan dedim? kiminle paylaşacam? siz benim kurşun yaramı paylaşacak mısınız? babamın gözlerimin içine baka baka gidişini? ben her sabah kalktığımda siz osura osura uyuyordunuz ama... sizinle mi paylaşacam ulan dedim. bu hayat insana insanlardan nefret etmeyi öğretiyor."
Öğretiler:
- Belki en önemlisi bu, içindekileri söylemediğinde yani sürekli ertelediğinde aslında hiç söyleyemem durumuna doğru ilerleyiş söz konusudur. Öyle ki, yarın için kimse birbirine söz veremiyor.
- Dünün sosyalistleri bugünün kapitalistleri olabilir, bunda tuhaf bir şey yok, denildiği gibi "ben dosdoğru idim, yol buraya çıktıysa benim suçum ne?"
- Ferhan Şensoy'u komedi filmleri dışında da görebileceğimiz yapımların olduğunu fark etmiş olduk. 26 Şubat 1951, Samsun, Çarşamba doğumlu olduğunu da araya sıkıştıralım.
- Bu ülkede devrimci gençliğin "kötü çocuklar", "toplumun düzenini bozan çocuklar" olarak bilindiğini ve hiç değişmediğini görmüş olduk, tekrar tekrar.
- Üniversiteye gelmiş koskoca adamın bile aşık olduğunda dut yemiş bülbül yada farklı şeylerde yemiş olabilir bülbülümüz, sonuç olarak yediği neyse o yüzden aşık olduğu kızla adam akıllı konuşamayacağını izlemiş, öğrenmiş olduk.
- Son Türk vatandaşı olarak Türk topraklarında ölemeyen, uyuyamayan isimleri hatırlattı.