A Milli Futbol Takımı ve Turnuva Trajedileri

Hiçte sevmem maç sonrası yorumları o yüzden tek bir maça, tek bir turnuva elemesine değilde A Milli futbol takımının 2002'den bu yana alnına yazılmış bir kural gibi süre gelen dandikliğinden söz edeceğim. 2008 Avrupa Şampiyonasını ayrı bir köşeye bırakarak mı? Hayır, o da dahil olaylara. Olaylar ki ne olaylar...

Bir futbolcu düşünün Türkiye şartlarında. Henüz 20'sinin hemen üstünde yada ortasında diyelim. Çünkü milli takıma adını yazdırması için o kadar yaşı olmalı ve yıldız denebilsin diye. Bu futbolcu arkadaşımızın milli takım ile ulaşabileceği en yüksek mertebe Dünya Kupasına katılabilmek ve devamında derece elde edebilmektir. En kötü derece bilindiği üzere üçüncülük. Bronzu verirler elinize yollarlar memlekete. Tamda bu futbolcumuz olağanca hevesiyle milli takımda bu tür başarılar elde etmek için ter dökmeye başlamışken, hevesinin kursağında kalma olayını ve profesyonel futbol hayatında kaç defa bu tarz dünya çapında bir organizasyona katılabileceğini hesaplayacağız.


Örnek futbolcumuz 24 yaşında ve henüz milli takımda bir senedir oynuyor ve 36 yaşında futbolu filan bırakacak artık. Tablo şu şekilde çizilir Türkiye şartlarında:



Yaş Kupa Durum
 24  2014 - Brezilya Dünya Kupası   Katılamadı
 28  2018 - Rusya Dünya Kupası  Katılamadı
 32  2022 - Katar Dünya Kupası  Katılamadı
 36  2026 - Fark etmez baba Dünya Kupası  Katılamadı


Tablonun olasılığı yüksektir. Çünkü Dünya Kupaları için düzgün bir çizgimiz var. Sürekli "katılamadı" sütununda ilerliyor. 2006? Yok! 2010? Yok! 2014? yine mi yok?!

Hani maç sonrası muhabbetlerini sevmiyorum diyorum ya. Peki, gerçekten televizyonun karşısına oturup neresini izlemem gerektiğini biri bana gösterebilir mi? Dört kişi toplaşmış bir araya gelmiş, mahalledeki kahvehanenin çaycısından da dört ince bardak çay çekmişler lak lak yapıyorlar. Ve hala diyor ki, "ben eminim bu jenerasyon bir dünya kupası görecek, ben eminim ya" Jenerasyon 30'una merdiven dayayıp basamakları çıkmışlar bile.

Birazdan Twitter'dan da notlar ekleyeceğim ama takıldığım birkaç benzer tivit var. Sene olmuş 2013-2014 hala Güney Kore - Japonya ev sahipliğinde gerçekleşen 2002 Dünya Kupasındaki milli takım kadrosunu arayan var. Sorulması gereken iki soru şudur:
  1. Bu milli takım 2002 yılından bu yana hiç mi 2002 ruhunu yakalayamadı ve hiç mi en azından o dönem futbolcularının becerilerine yakın futbolcular kadroya dahil olamadı?
  2. 2002 yılında futbola o kadar bağlanmış olmalısın ki, hafif faşistçe düşünerek 2002 ruhuna sahip olduğunu düşünmediğin oyuncuları kabul etmiyorsun?
Nerede yaptık biz hatayı 2000'den bu yana sayın Şenol Güneş, Ersun Yanal, Oğuz Çetin, Guus Hiddink, Abdullah Avcı ve Fatih Terim? Bilirkişiler sizsiniz o yıldan sonra, sormak hakkımız olsun biraz.

Artık futbol maçları izleme eşiğimi bir kez daha düşürüyorum. Dünya Kupası final maçını izler uyurum ben. Siz hala Burak Yılmaz mı, Umut Bulut mu diye böğrün. 

2008 Avrupa Şampiyonası gerçekten iyiydi. Sadece sonuç olarak mı? Evet. Olağanüstü bir gariplikle açıklanabilir kazanılan maçlar, yok yani başka örneği yok bu olayın. Bir maç olmadı iki maç olur ama art arda o kadar da gariplik olursa adına başka şey derler. Uzatmalarda gol ye, uzatmaların uzatmasında gol at? Obaaa! Garip bir şekilde geldiğimiz çeyrek finalin tek sorumlusu Uğur Boral'dır arkadaşlar. İlk golü biz atmayacaktı. Totemi orada bozdu o. Hep onun yüzünden. Yok çünkü başka açıklaması yok olayın.

Milli takıma not bırakanların bir kısmı:

Tabi, doğru söylüyor Celal Bey. Nereden bildiğimi de açıklayayım, Reyna'nın sahibi benim uzaktan amcamın yeğenin kuzeninin dayısının anasının kızının filan işte. Oradan biliyorum.

Esra Hanım ağır dalga geçmiş. Üzerine konuşulacak hiçbir söz, cümle, kelime bişey hiçbir şey yok dostlar. 2026 FIFA Dünya Kupasında görüşelim biz.
Sertaç Bey tespitinizi yanlış bulduğumu ifade etmek isterim. Bu ülke Dünya Kupasına ne kadar fazla katılırsa televizyon izleme oranlarında o kadar daha artış gözlenebilmesi söz konusudur.
Evet dostlar, Doğan Bey halen kararsızlığını dışa yansıtarak bizlere malzeme olmaya devam ettirecektir. Sevgilerimle Doğan Bey.
Rabia Hanım, evde futbolla alakası olmayan ve futbolun ev ortamında yaratmış olduğu heyecan, kargaşa ve gürültüden hoşlanmayanların kalbini ince bir çalımla harbi çalmış durumda.

Uzun aradan sonra benden futbol adına bu kadar serzeniş yeterli olmuştur umarım. Önümüzdeki maçların hangisinde görüşürüz bilmiyorum. Hadi eyvallah.