Kaybedenler Kulübü - Neler Öğretti?

İçinde bolca felsefe yapılan bir film olmuş. Hemen artı puanımızı verelim. Filme genel olarak bakıldığında durağan sahnelerden oluşuyor. İzlerken uykum geldi açıkçası. Nejat İşler'in oyunculuğunu sevdiğim için ve film, radyo DJ'leri hakkında değişik fikirler verdiği için izlemeye devam ettim.
Türk yapımı bir film olduğu her haliyle belli. Bir kaç basit küfür, üstü kapalı seks anlayışı -hiç tat vermiyor bu- birde ikinci plandaki sevimli oyuncular... Radyo dinleme alışkanlığımın olmasında mıdır bilmiyorum ama; film bittikten sonra "bu radyo hangi frekansta?" sorusu geçti aklımdan. Dinlemek istedim :) Tabii öyle bir radyo yok zira, radyo müdürü müdür nedir, bu tarz program yapmalarını istemiyor Kaan ve Mete'nin. Programın gidişatı günden güne iyiye uzanıyor fakat program esnasındaki ikili diyalogların dozunun azaltılmasını istiyor. Buna gerek olmadığını düşünen fantastik ikili (Kaan ve Mete) programlarına aynı dozda devam ediyor.
"Yalnızlık" üzerine bayağı geyik yapılıyor, felsefeyle karışık halde. Dinlerken hoşunuza gidebilir ki, programı dinleyen bazı dinleyiciler de benim gibi düşünüyor işte bir örnek diyalog:
+Ne diyor?
-Bilmiyorum ki...
+Ama güzel konuşuyor.
-Evet... Çok tatlı sesi var.
Programa bağlanan sayın dinleyicilere "sizinle daha önce yatmış mıydık?" sorusu, kendileri daha iyi bilir gerçek radyo programcılarını rahatsız etmişti. Fakat önce bunun bir filmden ibaret olduğunu kavramaları ardından da radyo programcılarında bir "seks" hayatının olduğunu kabul etmeliler.
Aşık olmaktan da bahsedilmiş filmde. Kaan'ın (Nejat İşler) aşkından... Hatun ablayı ben pek beğenmedim, daha iyisi olabilirdi ama oyunculuğunu beğendim ki önemli olanda buydu :) Filmde de geçiyor sanırım "Kadınlar seni sen yapan özelliklerin olduğu için sana aşık olur, seni elde ettikten sonra, sendeki özellikleri değiştirmeye çalışır" harikulade bir söz efenim... Malum şahıs (adını hatırlayamıyorum, o aşık olan hatun işte) Kaan'ı değiştirmeye çalıştı. Buna tek saniye izin vermeyen Kaan; "siktirip gidersin" diyerek olayı sonlandırdı.
Sonra kadın işinde iyi bir teklif alır Amerikalara uçar gider. Bizim oğlanda (Kaan) ne kadar çok aşık olduğunu anlar.
Biraz da Mete'den bahsetmek isterim. Adam tipiyle filozof çağrışımı veriyor bana. Filmde açık ifadeler yerine üstü kapalı mecazi anlamlı bir çok kelime kullanıyor ki ağzına da yakıştığı kanaatindeyim. Mete, annesiyle yaşan yalnızlardan biri...
Son paragraflara yaklaşırken filminde sonuna geliyoruz değerli okuyucular -filmden çaldım- Beklenmedik bir son sayılabilir radyo programını ansızın o gece kapatıp, "son akşamın son programı" denmesi... Hem, radyo büyüklerinin sahibi olmamak için ücret talep etmiyorlardı, sadece içki ve yol masraflarının karşılanması onlar için yeterli olacakmış :) -iyi fikir ama para gereklidir- Kafalarına göre takılmaları ve istediği dilden konuşmaları, onlar için müthiş bir zevk olduğuna inanmıştım, "bu radyo kapatılamaz" falan diye de düşünmeye çalışıyordum. Nitekim kapatıldı.
Neler öğrendik kısmını özetlemek gerekirse: İstediğin zaman, istediğin yerde bazı şeylerden ödün versen de hayalini gerçekleştirmek için yırtın. Yalnız olduğunu hissettiğinden hemen ölüme başvurmayın. Sizi dinleyecek biri mutlaka vardır. Sokağa çıkın biraz dolaşın ve sizden bir tane daha bulun, bir yalnız bulun ve yalnızlığınızı giderin... Bunu sevdim "Kimsenin okumayacağı kitap yazın ve kimsenin dinlemeyeceği bir radyo programı" günü geldiğinde hak ettiğin yerde olabilirsin yada olamazsın. Bu mümkün müdür?
Kaybedenler Kulübü - Değerlendirme - Neler Öğretti?