Şiir Yazmak

Düz yazı yazmak gibi değil, şiir yazmak. Bir de serbest yazıyorsan şiiri, bambaşka bir hal alıyor. Satırları sona geldiğinde aşağı satıra geçmiyorsun, satır satır, istediğin uzunlukta yazıyorsun. Kendini tek cümleyle bile ifade edebiliyorsun. Başka bir hayat olabilir şiirlerde. Şairler zaten başlıca bir ütopya.

Şiir yazmayan birine bu derdi anlatmak güç olur, şiir sevmeyen biriyse zaten okumaz bu yazıyı. İki satırımın arasında dağlar kadar fark olabilir ama aynı yolun sonunda kavuşurlar birbirlerine. Dizee bütünlüğüne bakmam zaten, genel olarak ele alınmalı şiirler. Okullarda ki şiir konuları biraz sıkıcı işleniyordu aslında, fakat eğlenceli hale getiren hocalar vardı. Şiir yazmaya nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum ama sanıyorum 10.sınıfta temeli atmıştım. Yeni bir ortam, tanıdığın pek kimse de yok. Soğuk görünümlü sıcakkanlı biriyim fakat birine alışmam yıllarımı alabilir. Yalnızken de en iyi yapılan şeylerden biridir galiba şiir yazmak?

En arka sıra hep boş olurdu, kalorifer ve cam kenarı. Sevmediğim dersler olurdu ya da boş geçen dersler. O en arka sıraya geçer kendi kendime konuşurdum içimden, bir de yazmaya çalışırdım, yazdıklarımı okuyamazdım bide. Öyle merak eden bir iki arkadaşım vardı, onlara da okutmazdım. Bir iki tane güzel olduğuna inandığım satırlarım vardı, onları okumalarına izin verirdim. Benimle gizli saklı kalsınlar isterdim, tam olarak niye bilmiyorum. Beğenmezler kaygısı elbette yaşıyordum ama “bak bunu yazdım, okusana” düşüncesine hiç girmedim. Öyle yapınca, karşındaki zoraki olarak beğenmek zorunda kalıyor, gerçekten beğenmediğini söyleyecek kişi sayısı azdır.
              
Böyle beyaz kâğıdın üstünde siyah düzgün çizikler görmek beni mutlu edebiliyordu. Hafif geriye çıkıp genişçe bakardım yazdıklarıma. Bide yazdıklarımı ikince kez okumazdım uzunca süre. Böyle arşivim kalınlaşsın sonra tek tek tozunu yutarım diyordum. Biliyor musun hala ikinci kez okumadığım çok şiir türü yazım var. Bazıları gerçekten çok safça ve basit yazılmış, böyle nasıl anlatsam ilkokula giden çocukların yazabileceği şiirler kadar basit ama içlerinde öyle bir iki cümle oluyordu ki, tüm şiiri güzelleştirebiliyordu. Bunu bütüne yaymam gerekirdi.
               
Hayalim bile vardı bir ara; Şiir kitabı çıkartacaktım, sanmayın ki o kadar fazla şiir yazdım, ya da saymadım ki yazdıklarımı olmuştur epey. İnce bir şiir kitabı olabilir? Sayılı basımlı ve sadece istediğim kişilere verebileceğim kadar sayılı. Çift haneli sayılara ulaşmaz bile.

Şöyle bir olayda var hani; “Yazdıklarını yaşayarak mı kaleme alıyorsun?” genelde ünlü yazar-şairlere sorulur bu, geleceğin potansiyel yazar-şairlerinden olduğumuzu varsayarsak soruyu cevaplıyorum. Aslında çoğunu yaşayarak değil de, görerek, izleyerek yazıyorum. O kadar çok konuşmam, dinlemeyi daha çok severim, dinlemek bana çok şey katar bunu fark ederim. Çoğu yerde konuşmak zaman kaybı olarak geçer benim zihnimde, oturup dinlemeliyim, ne yaşamış öğrenmeliyim. Sonra onun hakkında bir şeyler yazabileyim diye.

Uzun zaman olmuştu şiir yazmayalı, dedim ki, “Böyle olmaz, yokla bakalım kendini” Şiirlerim için bir blog sayfası oluşturdum. Orada biriksinler bakalım. Birileri beğenir, beğenmez önemli değil ama yayınlarsak ne kaybederiz ki? Muhtemel beğenecek kişilere haksızlık yapmış olur muyuz? Çokta tınlarında değil ya neyse; Ben yazıyorum ve devam etmek istiyorum.