“Hayat
bu kadar zor mu? Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara? Bahanemi lazım,
mazeretimiz mi kalmamış? Çok ayıp olmuş…” diye biterken film, başlıyorum
anlatmaya. “Sormuşlar onlara; Ayıp olmaz mı? Ayıp neydi? Bilen var mıydı? Ya da
ayıp olmayan bir şey var mı? Bahane mi lazım bize? Aşka inanmak için bahane mi
lazım?
Kazanmak
için hırslı birer oyuncu gibi kabul edilirse aşıklar; oyunun adı da aşk olmalı.
Aşkın türleri var mı bilmiyorum ama bu, çok farklı bir duygu ve kazanmak için
kaybetmeyi göze almış kimselerin oyunu. O kadar zor mu bu oyun? O kadar acıtır
mı canı? Yaşamayanın, tatmayanın, arzularını kullanamayanların anlamayacağı bir
his, kabul edilir bu. Söylesene; kendisinden utananların kazanmaya ne yüzleri
olur ki? Hem, sen kendinden utanırsan başkası ne yapsın? Bir darbede onlar
vurmasın mı? Kolay lokma olmayı sen seçtin, açlar için fırsat oldun. Kapkara
kapılar ardına gömdün canlı bedenini, ağladığını bile kimse duymaz orada.
“Kız
en güzel giysisini giymiş; Oğlan renkli bir dünya boyamış, kapkara kapılar…”
soruyorlar kendilerine “bu işler o kadar kolay mı?” iki kalbin istemesiyle
güneş doğar ve isterlerse batar. Kolay dimi? Farklı olduğumuzu biliyoruz, ama
farklı kimseler birbirlerini tamamlayamaz diye bir saçmalık yoktur, yok öyle
bir dünya. Güvenmeyi öğrenmeli insan, yoksa hep açıkta kalır damar uçları.
Bir gerçek
vardır, bir de yalan, geride kalanlar zaten yalan. Bahçemizde bir gül bile
açmamışsa, daha gülmeyi bile bilmiyorsak, ya da en kötüsü hiç sevmemişsek? Sen
hiç kör oldun mu? Sağır? Aynı anda dilsiz? Hiç kalbine dokundular mı? Onu kırıp
üstüne bastılar mı?
Kabul
etmek zor geliyor. İnandıktan sonrası yine sana kalmış ama inanmakta güç
geliyor, onca yalan varken dünyada. “seviyorum” diyorsun. İkin gün geçiyor “aşığım”
diyorsun. Üçüncü gün bekâretini veriyorsun. Dört, beş altı, bir, iki, üç ay ya
da daha fazlası geçiyor, gidiyorsun. Alışmak zor, yoksa yenisi hep kapıdadır. Ve
onlar sıradan insanlar için geçerli, daha hassas olanlar var. Mesela;
Onur.
Sağır ve de dilsiz. Deniz, sağlıklı ve de gerçek. İkisinin yaşadığı bir
ilişkiden bize ne? Yaşadıkları bizi mi, onları mı ırgalar? Aynaya bakmaya
korkan insanlar, başkalarına bok atarak avunur. Kabul edilmesi güç değil,
sadece onlar farklı olacaklar bizden. Bu konu için “imkansız” kelimesi o kadar
saçma kalır ki, çünkü bunu söyleyen sadece kendisine inanmayanların yapacağı iş
olur.
Şöyle
bir durum var; Engelli biri kendine sorar: “Bana benzeyen onca insan varken,
neden beni seçsin ki?” tamam saçma bir soru, fakat bu sorunun kişi de yarattığı
çıkmazı bilemezsiniz. Bu soruya verdiğiniz cevapları da biliyorum. Tamamen gaz
verici şeyler, ama kimseyi kandırmaya gerek yok, eğer böyle yaparsanız, onları
daha da üzersiniz.
Cevap;
Herkes farklıdır, kimsenin eşi yoktur. Herkesin aradığı
farklıdır, bulduğu kesin olarak doğru değildir. Hem sevmek için bir ton nedene
de ihtiyaç yoktur. Sendeki kusur değildir. Karşındaki nasıl görüyorsa odur. Eğer
kusurlu, eksik olduğunu düşünüyorsa, o daha kendini tamamlayamamış insan
türevine girer. Önce kendin kabulleneceksin, bir gün elbet daha iyi bir dünya
görecekler. Kendinden utanarak yaşayamazsın. Karşındakinin senden farkı yok,
bunu kabul et ve kendi avantajlarını kullan, inan avantajların var ve
kullanırsan kazanabiliyorsun. Başkası değil, kendi söylediklerin önemli.
Bir
takım zorluklar elbet olacak ilişkilerinde, çözümü çok mu zor? Sağır ve dilsiz
birisi, dudak okuma ya da işaret diliyle anlaşabilir başkasıyla. Ve sevdiğin
biri için işaret dili öğrenmek, gerçekten ciddi bir netice. Aşılması zor
engeller değil sendeki, yeter ki, ne yapabileceğinin farkında ol. Belki bir
sağıra çığlık bile atsan yardıma ihtiyacın olduğunu söylemezsin, belki kör bir
kimseyi kendi yatağında başkasıyla aldatabilirsin ama vicdanın olduğu için
cezanı çekersin.
Genel
itibariyle basit ve ciddi bir film olmuş. Aslında bu tür filmlerin neden bu
kadar sessiz kaldığını anlamakta güçlük çekiyorum. Yapımı kolay gözükebilir ama
işledikleri konu inanın birçok engelli ve engelsiz kimsenin kafasındaki
karanlık köşelere ışık tutabilecek kalitede. Belki engelli birini sevmiş
olabilirsin ama ondan sırf bu yüzden vazgeçmişte olabilirsin. Tam terside
mutlaktır. Engelli biri, engelsiz birini sever, ama ona açılmaz, kendini bir
sorun gibi görür böylece kaybetmeye kendini mahkum bırakır. Her şey göründüğü
gibi değil. Taşı kaldırıp altına bakmak gerekir.