Kiminle Görüşüyorum?

“Selam, nasılsın?” diye başlıyorum sohbete, çünkü seninle konuşmaya ihtiyacım var. Evet, tanımadığım birisiyle paylaşacak çok şeyim var. Birbirimizi tanıdıktan sonra sıkılmaya başlayacağız sonra ayrılacağız tamam mı? Sürekli hayatımda kalacak halin yok. He, bide konuşmasa da olur, beni dinle yeter.

Ben aslında insanların büyük kısmını severim, çocukları, hayvanları da severim, bitkileri o kadar sevmem ama ağaç türleri iyidir. Odun gibi böyle, sert, dik, uzun yaşayanlardan. Sevginin yetmediği bir devrin insanlarıyız? Önceden de mi böyleydi acaba? Gerçekten değiştik mi? Tamam değişime engel olamayız ama gerçekten değiştik mi? İyi insanlar kötüye, kötü insanlar cennete gitti mi? Hırsızlar zengin olup, zenginler paralarını harcadı mı?

Bir gün yirmi dört saat öyle dimi? Ortalama bir günüm susarak geçiyor, konuştuğum tek yer bilgisayar ekranındaki bazı kimseler. Ona konuşmak mı diyorsun? Bak seninle de konuşuyorum ama bu boktan bir hal. Tadı, tuzu yok. Yok, ama yalnızlığımı gideriyorsun. Anlık mutlulukların içine atabiliyorsun beni. Beni ben yapmıyorsun, beni olduğum yerde bekletiyorsun. İyi ya da kötü konuşma ihtiyacımı bu şekilde giderebiliyorum. Birkaç süre sonra alışıyormuşsun zaten.

Diğer arzular? Kilitlediğim bir hayal kumbaram var. Evet, hayal kurup, harcamadan kumbarama atıyorum. İleride lazım olur diye mi? Sanki şimdi lazım değilmiş gibi mi? Dışarıdan araba geçti, ses yaptı, yoğunlaşma şeyim bozuldu. Dur! Duyabiliyorum ben? Hep içimden konuştuğumu sanırdım, yanıldım mı? Bak hayal kırıklığı oldu işte bu.

Bilgim olmayan konular var, öğrenmek istediğim çok şey var, harekete geçememe durumum da var. Çok şey var, yapacak hiçbir şey yok mu? Kendimi uyuşuk ve sersem gibi hissedebilirim ama bir kıvılcımla da dünyayı kurtarabilecek güçteyim. Kendimi kandırıyorum bakma bana öyle. Farklı bir dünya aramak niyedir? İyinin daha iyisi var mıdır? Tek harfini değiştirerek piyasaya yeni ürün sürmek ne kadar olağan? Para, ne demek?

Enstrüman çalıyor musun? Tabi bunun için müziği seviyor olman gerek. Gerçi “müzik dinlemeyi sevmiyorum” diyen biriyle karşılaşmadım ben. Şöyle doğuştan gelen bir yetenek olsa ah! Tüm çalgı aletlerini çalabilsem? Var mıdır o kadar yetenekli insan? İnsan mı o? Birisinden duymuştum “İnsan bir yeteneğine yoğunlaşmalı. Bu şekilde başarılı olur ancak.” Azıcık değil de baya katıldığım bir söz oldu. Ama insan diğer arzularını da karşılamalı, içinde kalmasın üç buçuk günlük dünya, bide dünya maddi kazanç sağlamaz ki bize? Duygular daha esaslıdır kazanma-kaybetme ikileminde.

Saçlarımı bugün farklı bir şampuanla yıkadım, fena olmadı san ki, değişiklik iyidir, iyi midir? İhtiyar kimseler, değişime neden karşı geliyordu ki? Yoksa onlar geri kafalı mı? Olmaz ki, o zaman gençlerin hepsi “ileri kafalı” olmalı bu da olmaz ki.

Tanımadığım insanlarla, tanıdığım insanlar arasında ilginç bir zıtlık var. Bence. Tanıdığım kişiyle daha az konuşabilirken, tanımadığım kişiyle daha fazla konuşabiliyorum, tabi bir süre sonra onu tanıyorum ve konuşacak bir şeyimiz kalmıyor. Basit insanım fakat anlaşılmazı güç olabilirim. Basitim ama sıradan değilim. Uf çok mu tezat koktu? Hem yeni birisini tanımak, hayatına yeni bir renk katmak gibidir. Renkler solar ama renkler solar… ilk göründüklerinde oldukça canlıdır, daha kullanılmamıştır. Sen onu yavaşça yıpratırsın.

İlk kez gördüğün, konuştuğun, tanışma sürecine girdiğin biri için şunu demeyen var mı? –Eğer ki sevgilin yoksa- “Hu, tam aradığım özelliklere sahip biri olabilir, güzelde. Acaba ilerde, belki yani, olabilir mi? Benle o, yani biz, ikimiz, sevgili gibi?” hoşuna gittiyse kesin ama pek kesin bunu söylemiş oluyoruz. Ne güzel! Her gördüğüme aşık oluyorum sonra olmadığımı anlıyorum. Değişiklik gerekir mi şu hale?

Hep benden bahsettik, yok, benim sorunlarımdan mı bahsettik? Olabilir, sonuçça ben konuştum hep. Peki, kiminle görüşüyorum ben? Bu önemli değildi dimi? Tamam, tesadüfe inanıyorsan, karşılaşalım aptal bir köşede.