Bazen
de yalnız kalırsın ama gerçekten yalnız, kimseyi bulamayacak kadar yalnız.
Konuşmak istedikçe, şiddetle birine ihtiyacın olacak daha önce başından
savdığın kimselere ihtiyaç duyacaksın. Kaybolacaksın karanlıkta, gözlerin bile
parlamayacak, bir klarnetin sesi kadar hüzünlü çıkacak gözyaşların… Unutacaksın
bunları ama zaman alacak, o zaman gelene kadar yalan söyleyeceksin sonra
inanacaksın kendine, oldubittiye getireceksin her şeyi, tüm geçmişin, geleceğe
etkisini umursamayacaksın, doğru mu yapacaktın? O kadar zavallı olacaksın ki
ellerin titreyecek, bir bardak su içemeyecek kadar utanacaksın. Ama önce
kendinden soğuyacaksın, buz tutacak bedenin, sonra uzanacaksın beton zemine, ellerini
yanlara açacaksın, yüzün tavana bakamayacak kadar yana çevrilmiş olacak,
yanağın betona değecek, sen hissetmeyeceksin. Çaresiz kalmak aslında bu
değildi, sen öyle sanacaksın, birilerinin yardımına muhtaç kalacaksın, kimse
seni göremeyecek, kimse seni duyamayacak.
Ölüyorsun
insan… Piyano tuşlarının naifliği kadar sessiz sedasız, kimseye söylemeden,
haber vermeden ölüyorsun. Sadece sen değil, o da ölüyor ve biz gülüyorken…