İzlemediğim Filmin Sonu

Bazen uzun gelir yaşamak, ortasından kaçarsın. Hiç tanımadığın birinin koluna girerek devam edersin yaşamaya. Önemli olan “yaşamak” dersin. Hiç tatmadığın o ilkleri anlamak, anlatmak, paylaşmak istersin. Birçok seçeneğin varken sen hep istediğini seçersin. Doğru, bir köşede beklerken, sen hep o yanlışı alırsın eline. Yalanı da sevmeye başlarsın, ona alışırsın. Benimsemek denebilir ona, ya da tamamen aptallık da olabilir? Neyse ki doğrular herkese göre farklılık gösteriyor. Bu bizim için büyük bir şanstır; Öyle ki, insanlar kendi doğrularını yaratabilirler! Elbette belli kalıplar içerisindeki doğrular olacaktır bunlar. Peki, o kalıpları kimler belirliyor?

Ya felsefecilere inanacaksın ya da kendine, ya boşluğa düşeceksin ya da bulduğun bir kara parçasında yaşayacaksın. Fazla alternatifimiz var ama fazla seçim şansımız yok gibi. Yani seçeceğimiz yanlışları yaşayamadıktan sonra, yanlış yapmanın da bir manası kalmaz ki… Klasik konulu filmler, şarkılar, oyunlar gibi… Birbirinin tekrarı ama farklı isimler ve sıfatlarla… Sen hiç izlemediğin bir filmin sonunu bilebilir misin? İzlersek bilebiliriz ama izlemeye mi vaktimiz yok? Yoksa izlemediğimiz film mi yok? Hani herkesin kendine göre doğruları vardı ya, işte o doğrulardan yepyeni filmler yapılabilir. Yani herkes kendi filmiyle hayata renk katabilir. Şuanda da öyle oluyor fakat oldukça kısıtlı bütçelerle çekilmiş filmler gibi. Tat vermiyor ve oyunculuklar sıfır. Etrafa taş atarken seken taşlardan kendimi korumaya gerek yok, nitekim gişesi olmayan bir filmin içinde olabilirim de... Ben o izlemediğim filmlerin sonları hakkında hiç düşünmüyorum. Çünkü her filmin kendine göre doğruları olacaktır, öznel fikirlerle müdahale etmemeliyim.