Sevgili Milena'ya Mektuplar - Franz Kafka



Hepimizin içinde biraz Kafka mı var? Bu soruyla bitirdim kitabı. Milena'ya yazılan onlarca mektubun içinde kendinize mutlaka bir pay ayırıyorsunuz. Yani samimi bir kitap olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nİtekim mektuplar özel hayatın yansımalarıdır. Peki bu mektupların yayınlanması sizce etik miydi? Hele ki Milena'nın cevapları ortada yokken... 

''Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?"

"Ah Milena!" diye serzenişte bulunduğumuz anlarda oldu, "neden?" dediğimiz yerlerde vardı. Bu aşkın bir kördüğüm olduğunu mu düşünmeliyiz yoksa gerçekten öyle miydi? Kafka bize çok soru işareti bıraktı. Anlaşılmaz bir adamdı ama aynı zamanda neyi anlamadığımızın da farkındaydık. Ağır bir edebi dil kullanıldığı için bazı bölümleri tekrar okumakla ancak idrak edebiliyoruz. 

"Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün! Aşık biri için ne büyük nimet değil mi?"

En hassas duyguların içinden çıkarılmış cümlelerden biri daha işte. Mesafelerin ötesinde bir aşk yaşamak ne kadar zor olabilirdi? Bunu anlamak şuan çok mu kolaydı? Kıyaslanacak bir başka hikayeniz var mıydı? Fiziksel bir yakınlık için beklenen onlarca gün, ay yada yıl. Ne güç isteyen bir iştir bu. Bilemeyiz.

-Benimle onun arasında kaldıysan, onu seç Milena!

+Neden?

-Çünkü beni gerçekten sevseydin, seçenek olarak görmezdin...

Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız bu ne demek oluyordu? İkisine birden aşık olamaz mıydınız? Duygularınızı bir matematik formülü üzerine mi hesaplamanız gerekirdi? Burada önemli olan neydi? Küsuratla farkla daha çok sevdiğini mi tercih etmeliydin? Tercih mi? Neden tercih eden sendin? "Ah Milena!" neden bu kadar iyi niyetlisin. İyi niyetlerin seni cehennemin yollarına çıkartıryodu oysa. Acı çekerek yaşamaya devam edenler seni affedebilecekler mi? Yada böyle bir şey senin ne kadar umurundaydı? 

''Ve senin yanında öylesine huzurlu öylesine huzursuz. Öylesine baskı altında ve öylesine özgürüm ki...''

Ne seninle ne de sensiz Milena! Ne kadar çok sevsem de sen benim için miydin? Ben sana yeter miydim? Her güzel şey aynı zamanda doğru muydu Milena? Seni sevmek beni öldürüyorsa ve bunu biliyorsam devam etmek miydi gerçek aşk? Nedir ki zaten bu aşk kimindi, nasıldı?

''Asla beraber olamayacağız, aynı evi, aynı teni paylaşmayacağız, aynı masada oturmayacağız, hatta aynı şehirde bile oturmayacağız..''

Bütün bunları bildiğimiz halde hatta kabullendiğimiz halde neden hala sevmeye devam ederiz? Aşk, komut alan bir şey miydi? Peki, biter miydi? Bir varmış gibi bir de yokmuş gibi yaşayabilir miydik? Unutmak mümkün müydü? 

İsimlerin ne önemi var. Kafka yada bir başkası, Milena yada sen işte... İsimler değil sen'ler, ben'ler önemliydi. Tam bu esnada bir mektup yazmak geliyor içimden belki sana, belki de kendime kim üzerine alınırsa işte. Adressiz bir mektup ve sahipsiz de...

Değerli "Sen"

Nedenini bilmediğim bir şekilde sana karşı huzurluyum ama daha iyisi olsun istemiştim. Huzurdan daha iyi nedir? Huzurla harmanlanmış mutluluk mu? Bilmiyorum ama sana karşı içim rahat. Ben bir hata yapmadım. Sen de yapmadın. Zaten "hata" nedir ki? Kimindir? Belirsiz zamirlerin uydurduğu şeyler işte, sen alınma boşver. Zamanı değilmiş deriz birbirimize olur mu? Bir gün geç kalmışızdır belki yada çok erken karşılaştık bunu bilemeyeceğiz değil mi? 

Bana ait bir şeyler olduğunu hissediyorum hep sende... Ne olduğunu bilmiyorum, de ki, bir gülüş ya da bir bakış... Ne istersen o olsun ama var bir şeyler eminim. Adı niye bu kadar önemli olsun ki? Biliyorum ya yeter bu, öyle değil mi? Seni düşünmekte güzel şey, beni hatırladığın anlarda sende mutlusundur umarım. Çünkü ben hata yapmadım. Sende yapmadın. Neden mutsuz olalım o zaman? Mutsuz değiliz değil mi?

Peki, ipleri kopmuş bir uçurtma gibi kaybederken izini, hiç ulaşamayacağımı da kabullenmişken nedir bu özlem içeren mektubun hali? Ah Kafka! Senin acizliğin mi bulaştı üzerime bilmiyorum. Sende de Milena'nın ulaşılmazlığı var kabul et. Etmesen ne olur, ulaşamıyorum zaten. Şimdi ben sana "kendine iyi bak" diye mi bitireceğim mektubu mu? Mektup yazacak kadar samimi ama "kendine iyi bak" diyecek kadar soğuk mu bitecek bu mektup? Hayır, öyle olmamalıydı.

Ben hep beni anlamanı umdum, bunu yaptın da galiba ama anlamak yetmiyordu. İstemekte yetmiyor, sevmek hiç yetmiyor bazen. Bunları sende biliyorsun artık. Sana, seni unutmak istemeyen birinin cümleleriyle mektubu sonlandıracağım. Gerçi "unutmak" istenildiği zaman yapılan bir şey değildi ama... Anla beni...

Yaşayamadığımız güzel günlerin hayalini unutmak daha zor, o yüzden hep seninle büyüyeceğim. 

Hoşça kal.