Kağıt - Neler Öğretti?

"Her yasak kendi isyancısını doğurur" cümlesiyle film başlıyor adeta. Sinan Çetin'İn izlediğim en iyi filmi bu oldu. 2010 yapımı olan bu filmin türü dram ve politik. Başrol oyuncularından Ayşen Gurda, Asuman Dabak ve Öner Erkan ayrıca Zeynep Beşerler göze hoş gelen bir oyunculuk sergilemişler. Konusu itibariyle de ilgi çekici ve Türkiye'nin yakın tarihini yansıtan, başarılı ve istekli bir film olmuş. Anlatmak istediğini dolaylamadan, tek olay üzerinden anlatmış. Öyle ki, tek olay imzalanmayan tek bir kağıt parçasıdır. O kağıt parçası ki, "tek başına bir insanı, aileyi ve bir toplumun başını kesebilecek güçtedir." 1970'li yılların adalet anlayışıyla işlenen filmin objektif bir dramı ele alması ve ağır aksak ya da işleyemeyen adalet sisteminin beline darbeyi indirmesiyle alevlenen film konusunun sonunda ise, aslında beklediğim ya da olması gereken bir son gerçekleşti. Görüntü yönetmenini tebrik etmek istiyorum. Soluk tenli renk düzeniyle çekilmiş filinden sıkıcı bir sahne göreceğinizi düşünmüyorum.

Adalete, hukuka körü körüne bağlanmış bir memur, kağıdın insandan önce geldiğini üstüne basa basa vurgulayan bir memur... Bir Nazımlık görüyorum orada. Kağıdın hikmeti ne ola? Rejisör olmak isteyen Emrah'ın babası da memur, hukuka, kanunlara bağlı bir memur. İşçi filmi çekmek isteyen Emrah'ın bir kağıt parçasına ihtiyacı vardır filmin yayınlanması için ama o kağıdı imzalamayan Müzeyyen Hanım var. İmzalanmayan izin belgesi Emrah'tan ailesini, evini, sevgilisini ve kendi hayatını çaldı. Sahneler arası bağlantıların peş peşe ve anlaşılır şekilde kurgulanması, aslında politik bir dilden de uzak tutmuştur bizi. Teknik olarak filin sonunu ilk önce vererek sevilmeyen karakterin, eğlenceli biri olduğu sanılmaktadır ki o Müzeyyen Hanım filmin kötü kadınıdır.


Neredeyse beş kere İstanbul'dan Ankara'ya izin belgesinin imzalanması için giden Emrah ve arkadaşları hep eli boş dönmüştür. Film yayınlanacak ve para kazanmaya başlayacaklar. Film yayınlanmadı. Emrah, ailesinden ayrı yaşamaya başladı Müzeyyen Hanımı ve kendini özgürleştirmek için duvarları kağıtlarla kaplı o bodrum katını ateşe vererek -öncesinde geçen konuşmalar var- özgürlüğe küllerini döktüler.

"Kanunsuz düzen olur mu?" sorusu sorulduğunda "neden olmasın?" diye düşündünüz mü? Peki, insanlar arasındaki düzeni sağlamakla yükümlü kanunların insan hayatlarını altüst ettiği gerçeğini değiştirmek mümkün mü? Devlet neydi?

Anladığım o ki, tekdüze hayatların devamlılığı sağlanarak yani hiçbir iş yapmayan insanların varlığının çoğalması ve sürmesi devletin işine geliyor. Çünkü devlet, kendi halinde yaşayanlarla uğraşmıyor. Devlet çıkarlarının aksine eylemlerde bulunan kişiler ölür.