Akıl Ermez Bu Gönül İşine

Tamda susamışken hatta... Bir bardak su içmeye gitmeden önce okuyun şunu. Sabahın bu saatinde vıdı vıdı... Göksel: "Baksana Talihe" dedi. Durdum, dikkatle dinledim. Zaten dertlendiğim bir iki konu vardı üstüne tuzu kapıp geldi kadın, şeker gibi sesiyle... Sonra, "kalbimin istediğini almak nasip olmadı" dedi, iyice susattırdı beni. Böyle ne bileyim tamda Nil'in Hürriyet'teki köşe yazılarını okuyordum geldi aklıma birazdan dökülecek serzenişler.

Nedir şimdi olay? İnsanın manevi olarak en çok ihtiyaç duyduğu şeydir sevgi. Ağlamaklı şeyler yazmayacağım ki, dur. Senin de, benimde, onlarında ihtiyacı olan bir şey sevmek-sevilmek. Seviyorsak da ona güveniyoruz demektir. Güven çok önemli değil midir? Neden güvendiğimiz insanlar en çok üzer bizi? Onlara fazla değer verdiğimiz için dimi? Ama o değeri hak etmemişler miydi? Değerli oldukları süre içinde kesinlikle dünyada bir taneydi onlar. Çok sinir oluyorum çok! Ayrılmak için "bahane" arayanlara o kadar kızıyorum ki! Bak, birinden ayrılmak istiyorsan ta Mars'a gidip yeni bahaneler üretme. "Gözünü, kaşını beğenmedim" deyiver. "Eskiden paran vardı seni onun için seviyordum" deyiver? Beni üzmemek için bir sürü orijinal bahaneye hiç gerek yok ki, o kadar düşünüyorsan beni açık açık söyle yani. İki saattir "ben" diyorum, ben değil o biz olur ancak. 

Yapmayın sizde şöyle ya... Daha 18 yaşına yeni basmış ya da bir iki yaş geçmiş insan "ben evleneceğim" diye ortalıkta dolaşıyor. Allah'tan sevgilin var, Allahtan. Hadi onlar neyse de, sen gelmişsin otuzlu yaşların sınırlarına, işin gücün, halin vaktin yerinde, suratından da belli abi, evleneceksin, hazırsın. Hayaller kuruyorsunuz falan eyvallah. Ne zıkkıma ayrılmak istediğini söylüyorsun 8 ay sonra? Tamam, insanları tanımak o kadar kolay değil ama zıkkımın zakkumunu aramayın da.

Peki, nedir abi bu eski, geniş ailelerin evlilik için koyduğu kriterler? İngiliz kraliçesini mi alıyoruz iki oda bir salon evinize? Neymiş neymiş? Gözünün üstünde kaşı varmış. Senin yoktu zaten, harbiden yok. Yok bak belli. Müthiş ön yargılarla dolu kafaların içine girilmiyor. Taş kafalar.

Görüyoruz sağda solda böyle kıytırık ilişkiler sonra kendimize elbette pay çıkartıyoruz. "Olum bizde mi böyle olucaz?" devir daim gençler, Anadan-Babadan ne gördüysek öyle devam etmeli değil mi?(!) Bazen ciddi anlamda şunu düşünün ya: Hayatınızdaki çoğu insan yanlış zamanda yanlış yerlerde giriyor hayatınıza. Ha diye de belli olmuyor yanlış oldukları ama yapacak bir şeyde yok işte. Pat! diye aha hayatının odak noktasında oluyor. Güzel giden şeylere dur diyemezsiniz kolay kolay. Biraz cesaret istiyor. 

Her ne kadar yanlış olduğunu söyleyen arkadaşlarım olsa da, benden uzak dursun istiyorum tüm geçici ilişkiler. Kendimi yıpratmaktansa, kuzu kuzu yemeğimi kendim yaparım. Daha geçmedi de sinirim... Bak ya...

Nihayetinde akıl ermiyor bu gönül işlerine...


Her bi boku ben biliyorum demiyorum, ön gördüğümü söylüyorum. Söylediklerim bir bir çıkınca da yne bir bok olmuyor. Aynı kafalar, aynı arzular...