Klasik Espri Anlayışı

Hayatımızın yarısı gırgır şamata ile geçiyor. Gülerek yaşıyoruz çoğu kez ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz o ayrı konumuzdur. Fakat bu insanlar neye, niye gülüyor? Azıcık görmüş geçirmiş kimseler bunun farkındadır, sürekli aynı şeylere gülüyoruz. Aynı şeylere gülebiliyoruz mu demeliyim? Yalan değil elbet, yıllardır Kemal Sunal filmlerini izleyerek gülüyoruz, bu çok çok iyi bir komedyenin başarısıdır bence. Klasik espriler, sevilen suratların sesiyle yapıldığında apayrı bir tada geçiş yapıyor. 

Genelde okul sıralarında yapılan espriler kalır hafızalarda. Çünkü her ayın bilmem kaçıncı günü demek, o klasik esprinin yapılması gereken gündür. Misal, yılbaşına girmeden önceki son gün; "seneye görüşürüz" cümlesi... Bunun gibi bir sürü basit ama o an yapıldığında insanın yüzünde ufakta olsa gülümseten esprilerimiz vardır. Az önce de dediğim gibi ilkokul sıralarında başlayan bu espri külliyatı lisede abartıya kaçar ve nihayet üniversite sıralarında azalacak derken, espri dozu düşer ama yok olmaz. 

Hani beklentimizde arkadaşlarımızın hatta kendimizin bir Cem Yılmaz olması değil. Ama ilkokul sıralarında bırakılması gereken bazı, ciddi anlamda çocukça şakaların terk edilmesi gerekir. Olgun insanların, olgun şakalarımı olur? Tam olarak böyle de olmamalı. Yani insanlar espri anlayışını hep aynı çizgide sürdürmemeli.

Peki, bu klasik esprilerin konu ağırlığının erotik temalı olması, espri sahiplerinin düşük ahlaka sahip olduğunu mu gösterir yoksa espriye tepki gösteren kişinin bir hatası var mıdır? Bir Recep İvedik filmi gişe rekorları kırıyorsa biz şakadan anlıyoruz demektir. Mi?