KARMA İS A .....

    Sevgili millet, sizlere yazamayalı uzun zaman oldu, ama inanın dönüşüm muhteşem de oldu.  İzmir'den yeni döndüm sayılır. Aklımda nereye ait olduğum sorunlarından tutun da mutluluğa kadar bir sürü ulvi mesele vardı. Ben de evimi, iyice evimleştirme kararları aldım. Evimi evimleştirircesine bir temizlik ve dekorasyon işine girdim. Bilirsiniz işte, anne temizliği gibi. Prizlerden tutun da, lambalara, lambalardan tutun da kapılara, mutfak dolaplarının tümünün indirilip temizlenip kalkmasına kadar. Temiz bir başlangıç...Karma tam bu devrede efendi efendi ortaya çıkar ve birşeyler yapar sandım. Yaptı da..
      Dün saygıdeğer centilmen yazarlarımız Okan ve Berkay Beylerle Hükümet Kadın'ın son seansına gittik. Tutulmuş belim, acılı suratım ve iki büklüm halimle, (ki itiraf ediyorum işlerin buraya kadar olan kısmı Karma'nın değil benim halt yemem) mükemmel bir filmin iyileştirici atmosferine kendimi bıraktım. Gece geç saatte döndük.Tıngır mıngır yukarı çıktım.Kapımız kilitli bile değildi. Sevimli  çıtı pıtı ev arkadaşımsa evde yalnızdı.Ama placebo böyle bir şey.İyileştiğiniz sanmanız, iyileşmenizdir. Karma devreye girecek ve evi temizledim ya, "bi aidiyet, bi güven...."
      Gece saat geçti ve inanılmaz yorgundum,ayrıca bir şeyleri değiştirmiştim yeni bir ağacı kesip kağıt haline getirip defterime yapıştırmıştım resmen daha ne yapayım.Güvendeydim...İlk defa tıkırtı ve ses duymadan,bir kere bile uyanmadan, tadını çıkara çıkara uyudum. Sabah erken saatte ev arkadaşım kapıyı çekip çıkarken bunu düşündüm.Burasını evimleştirmiştim. Artık buraya daha fazla ait olabilirdim.Önceki gecelerdeki çocuksu huzursuzluksa sadece yerine oturmayan bir lego gibi olmamdandı. Sorun çözülmüştü,lego oturmuştu.Keyfime devam edip uyuyamadığım her günün acısını çıkaracaktım ki kapı çaldı....
      Karşımda üniformalı polis iki amca. Benim saçlar, görenleriniz bilir,kısaldığı için iyice, sabahları daha bir korkunç :) Suratımda dün geceden kalan hafif bi makyaj, şiş ve şaşkın bir surat...
"Buyurun." dedim. Adam gülümsedi ve:
"Günaydın."dedi.
"Günaydın." dedim. Sonra anlatmaya başladı.
      Karma bana cevabını dumanla,internet aracılığı,telefon,mektup ya da ampri yerine dolaylı yolla göndermeyi seçmişti.Ama hakkını yemeyelim bayağı hızlıydı (!)
       Olay şuydu ki; gecenin bir yarısı Berkay beni bıraktıktan sonra tek başıma tıngır mıngır yukarı çıkarken,zemin kattaki komşum evinde yalnız değilmiş.O saatlerde tehlikeli bir hırsız eviyle ve cep telefonundan,bilgisayarına, bilgisayarından pantolonuna bir çok şeyle meşgulmüş.Ve ben,kilitli olmayan bir kapıyla, kapının dibindeki odamda mışıll mışıll uyumuştum.Karma da bana ağızla olmasa da gülmüştü. Ve rüzgar esse tek gözünü açıp periskop gibi odayı tarayan ben, dünü hiç duymadım.Ama yani insaf, 3 kat da fark var.Neyse...Polisler azıcık korkutmalı, azıcık CSİ lı bir sürü tavsiye ve numara verip gitti.Ben de gelip size anlatayım dedim. Karma'nın ne olduğu hakkındaki güzide İngilizce slogan doğrudur arkadaşlar... Siz siz olun bulaşmayın Karma'ya Marma'ya.Pollyanna olmanın alemi de yok, evrene gönderdiğimiz hangi şey bize olduğu gibi döndü ki?? Sadece kendimizken bile söz konusu, olmuyormuş demek ki.
     Polisler gittikten sonra evimin tüm odalarını gören koridorda, arkamı kilitli kapıma dayayarak, yeni paspasım üstüne oturdum ve düşündüm. Bilmemek mutluluktur, önyargı da. Zincirleme çalışan lanet kafamı bir kenara bırakmaya karar verdim. Zora geldi mi kaçan biri değilim uğruna savaşacağım bir şeyler kalmışsa. Ayna niyetine kullanılabilecek kadar temiz fayans ve dolaplar, sevimli ekmek kızartma makinesi ve baharat takımıyla bana gülümseyen mutfağım, derli toplu ve mis kokulu salonum, ben gibi orada duran odam, pembe- kahve banyom ve popomun altındaki paspas.... Burası benim evimdi. Güvenlik bir çilingire, biraz dikkate, sağlamlaştırılmış dış aksama ve güvene bakardı. Korkmadığımı ya da gerilmediğimi anladım. Karma'nın canı cehenneme.Burası evimdi,benimdi, emek harcadığımız her şey gibi. Ve bir suçlu bunu değiştiremezdi.Buraya girse bile değiştiremezdi, değiştirememeliydi.
      Sonra güldüm. Karma belki de o kadar aptal ya da ergenlere benzeyen mizah anlayışıyla bir baş ağrısı değildi. Bana anlatmaya çalıştığı şey tam da buydu.Emek harcadığınız, mücadele ettiğiniz şey, bunları yaptığınız sürece sizindi.Yapmayı bıraktığınız ansa,, dönüp giderdiniz ve özgürdünüz. Bağlanmak tutsaklık değildi.Güvende olmak da değildi...Bunlar siznle ilgili şeylerdi.Bir binayı siz ev yapar, siz bağlanır, siz korur, siz soyar,siz terkeder, siz sever ya da siz ihmal ederdiniz. Bu kişiseldi. Bağlanılan her şey gibi... Böylelikle bağlanma ve güven sorunumu da aşmıştım galiba. Karma çalışmış mıydı? Ya da benle dalga geçmiş,bense espriyi anlamamış?... Sorgulamadım,kalkıp size bunları yazdım ve su ısıttım,şimdi de kahvaltı yapacağım, çıkarken kapıyı kilitleyecek, yakın bir çilingir bulacak ve evimi koruyacağım. Yetişkin olmak gerekiyordu artık ne de olsa değil mi? Çocuk gibi değil,yetişkin gibi bağlanmak. Cesaretiniz; cahilliğiniz, aklınız ya da sınır karakollarınızdaki askerlerin teyakkuz durumuna göre, bu da size göre değişir.Ben ise şimdilik evime,işime, çevremdeki güzel insanlara bağlıyım galiba.Hem herkesin farklı sloganları vardı.Karma is a.... Sahi neydi??
     
    Aklıma Can Yücel geldi ve zihnimden mısraları geçirip güldüm :
 

     Yerin seni çektiği kadar ağırsın 
   Kanatların çırpındığı kadar hafif.. 
   Kalbinin attığı kadar canlısın 
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...