İzmir'den Notlar

En çok görmek istediğim illerden biridir İzmir. Nihayetinde bu isteğime ulaştım ve 4 günlük bir İzmir gezisi gerçekleştirdim. İzmir hakkında çok şey duyuyorsun, bir beklenti içine giriyorsun, hayal kuruyorsun ve İzmir'desin...

İzmir'in İnsanları...
En başta değinmeden geçemeyeceğim "kızlar" konusunu. Bilmiyorum psikolojik bir baskı mıdır yada diğer bilimsel terimlerden biri midir ama şöyle "masumane" gözle bakınca, "evet lan..." güzel diyebiliyoruz. Genel olarak insanları çok kibar ve samimiydi. Bir yol tarifi için esnaf abi: "işim olmasaydı sizi bırakabilirdim oraya" dedi. Banliyö'de turnike görevlisi bir abiyle neredeyse arkadaş bile olduk. Kolay gelsin Erman Abi :)

Buca'da kalmıştık
Buca için söylenecek ne var diye düşünüyorum... 9 Eylül - Eğitim fakültesine yakın bir yerdeydi ev, evinde kaldığımız arkadaşlar o fakültede okuyorlardı. Buca'yı net olarak görebileceğiniz tepede bir park var. Oradan güzel bir manzara fotoğrafı çıkabilir. Onun dışında ikamet etmek için güzel bir yer olmayabilir. 

Kordon Sarsıntısı...
Yani İzmir'in yabancısı olduğumuzu bu kadar belli etmek istemezdim ama daha ilk günde bayağı komik bir hale düştük gibi bir şey... Konak'ta indikten sonra bulduğumuz ilk sahil kenarından yürümeye başladık. Sahil bittikten sonra bir şeyler atıştırdık, atıştırma esnasında esnaf abilerle muhabbet ederken, Kordon'a nasıl gidebileceğimizi sorduk. Esnaf abinin yol tarifi geldiğimiz yönü gösteriyordu. Yani, tüm kordon boyunu yürüyerek bitirdik ve oranın Kordon olduğunu öğrenince hayal kırklığı beni aldı götürdü. Umduğum gibi değildi. Tek can alıcı noktası, denize sıfır olması sanıyorum. Kafelerinde vakit geçirmekte çok hoş olabilir ama hayır ya... O deniz o kadar kirli olunca, beklentiler dibe çöküyor bende. Kötü değil ama umduğum da değil.

Bornova Havası...
Kendini "öğrenci yeri" olarak kabul ettirmiş bir bölge. İzban'dan inmeden daha anlayabiliyorsunuz. Ege Üniversitesinin kampüsünde indikten sonra etrafa göz atarken özellikle zemine göz gezdirdim. Bu değil. İletişim fakültesini görmek istedim en çok, yani, Akdeniz'den bir farkı yok gibi biçim haliyle. Uzun ve dar bir koridorun kenarlarındaki siyah kapıların ardındaki derslikler, atölyeler ve kişisel odalar. Kampüs orta halli, yada fazla gezmediğim için galiba, sinmedi içime. Oradaki RTS bölümünde okuyor olabilirdim.

Konak'tan Karşıyaka'ya...
Daha çok Karşıyaka'yı beğendim. Çarşısından geçerken güzel bir yoğunluk vardı. Belki biraz İstiklal havası bile vardı. Genelde olur mu bilmiyorum ama "Soğuk Heykel Atölyesi" tabelalı canlı heykeller vardı. Yılmaz Güney'in ölüm yıl dönümü içinde bir heykel oradaydı. Konak'tan vapurla Karşıyaka'ya geçmek, bir nevi, Eminönü'nden Kadıköy'e geçmek gibi keyifli. Karşıyaka'dan hatıra olarak iki tane milli piyango bileti almıştık.

Saat Kulesi...
Önce Konak'ta güneşin batışını izlersin, sonra arkanı dönersin ve saat kulesi ışıklanmıştır. Çok hoş bir görüntüsü var. Çilden yapılmış maketlerini aldım (hediye olarak). Bol bol da fotoğrafını çektim (kendim için). Kemeraltı çarşısı ve oradaki bir balıkçının sardunyasını yemek akılda kalıcı bir güzellikti. 

Doğal Yaşam Parkı...
Hayvanat bahçesini de görmek istedik. Bulunduğu alanın genişliği ve alan içi ulaşımı yayan olarak çok rahat, koca bir düzlük. Gözlem evinden kanguru izlemek, ayıların kavgalarına tanık olmak, kurtlarla fotoğraf çektirmek, tavus kuşlarının seslerinden ürkmek, atların bulunmaması, su aygırlarının gerçekten isimlerinin hakkını verdiklerini ve küçük çocukların büyük heyecanlarına tanık olmak eğlenceliydi. Atlar konusunda değil ama...

Genel olarak İzmir...
Tabi ki güzeldi... Ama beklentilerimi yüksek tutarak gittiğim için sorun bende de olabilir. Tekrar gitmek isterim. Daha kapsamlı bir gezi için elbette... Bir de istemeden yapıyorum ama her gittiğim ili İstanbul'la kıyaslamak yanlış tabi.