Hoşçakal Yarın - Neler Öğretti?

1998 yılında Reis Çelik'in yönetmenliğinde çekilen film, 1960 ve 1970'li yıllarda Türkiyeyi ayağa kaldıran ve ülkenin bağımsızlığını isteyen üç gencin hikayesini anlatıyor. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın yakalanıp yargılandıktan sonra idam edilmelerini konu alan filmin baş rollerini Berhan Şimşek (Deniz Gezmiş), Mazlum Çimen (Yusuf Aslan) ve Bülent Çolak (Hüseyin İnan) paylaştı. Ayrıca askeri savcı rolünde ise Tunçel Kurtiz'i izliyoruz. 105 dakikalık belgesel, politika karışımı bu dramı izlerken aklınızdan şu soru hiç çıkmıyor,"tüm bunlar bu ülkede yaşandı?". Son sahnesine adar temponun düşmediği ve bu tür konuların meraklısına iyi bir servis olmuş diyebiliriz. Çeşitli noksanlıklar göze çarpsa da, dönemin yankılarından henüz kurtulamamış bir zamanda hazırlanan filmde o noksanlıklar hoş görülebilir mi? Deniz Gezmiş'in 24 yaşında idam edildğini bildiğimize göre yaşça büyük olan Berham Şimşek neden tercih edildi bilinmez. Sadece uzun boyundan mı? Güzelde bir yorum yakaladım araştırma yaparken, yorum şuydu: "1998 yılında Deniz Gezmiş rolünü herkes üstlenmezdi şimdi popüler kültür olduğu için herkes onu oynamak ister ama eskiden olsa korkudan oynamazlardı" haklı olabilirsin.

Film, bir gecekondu yıkımı sırasında yıkılan bir evde bir duvar resminin ortaya çıkmasıyla başlıyor. Belediye başkanı bu resmi görünce yıkımı durduruyor: "Hayır, o resim yıkılmayacak!". Resimde Deniz Gezmiş vardır. Film, daha sonra, THKO (Türk Halk Kurtuluş Ordusu) liderlerinin yargılanması ile devam edecek ve onlardan üçünün idamıyla sona erecektir. Hosçakal Yarın

Yakın tarihimize dönerek bu idam kararlarını önleme çabalarını vermeye çalışalım.
"9 Ekim 1971'de Sıkıyönetim mahkemesi tarafından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında idam kararı verildi. Askeri Yargıtay bu kararı 10 Ocak 1972'de onayladı. TBMM, 10 Mart 1972'de bu kararı 238 oyla onayladı. Kararların iptali için çalışmalar da yoğun bir biçimde sürüyordu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı İsmet İnönü kararı Anayasa Mahkemesi'ne götürmek için CHP Meclis Grubu'na önerge verdi. Grup bu öneriyi kabul etmedi. Yapılan diğer önleme çalışmaları da başarılı olamadı ve karar 25 Mart'ta Resmî Gazete'de yayınlandı."

Film Üzerine Yapılan Tartışmalar

Gazeteci Berna Çetin, Reis Çelik'le yaptığı konuşmayı Şöyle aktarıyor :

"Hoşçakal Yarın'da temel olarak bir düzenin, bir düzende uygulanan faşizmin insanları nasıl yargıladığı ve anti demokratik mantalite anlatılıyor." Çetin, Reis Çelik'in sözlerini şöyle aktarıyor: "Asıl üzerinde durmaya çalıştığım, insanlara aktarmaya çalıştığım, bir ülkede yaşananların üzerini ört-bas ederek onları unutturmaya çalışan bir mantığın karşısında durmak." Çetin'e göre film bir deniz Gezmiş hikâyesi değil, çünkü Çelik, Gezmiş'i Che Guevera gibi karton bir kahramana dönüştürmekten kaçınmış. Yine Çetin'in aktarımına göre Çelik şöyle diyor: "Bana göre ne Che Guevera, ne Deniz Gezmiş, ne de diğer devrimciler hiç bir zaman efsane değildir. Efsane hikâyedir, öyküdür. Onun için ben kendi penceremden efsane mantığıyla yaklaşmadım. Düzeni anlatan mantığı koyarak ölüme gidişlerindeki direnişlerini, savaşlarındaki özverilerini anlatarak, onların kişiliklerini ayakta tutma mantığını anlattım. Onları çevresinden yaşadıkları düzenden kopararak anlatmaya çalıştığınızda karton kahraman mantığına oturur. Ama rejimin içinde ondan bahsederseniz kolay kolay kartonlaşamaz".

Deniz Gezmiş hâlâ bir efsane değil ve olmamalıdır. Bir dönemi etkileyen bu kişilerin yaşam öyküleri ve yapmak istedikleri, yaptıkları ve ne amaçla bunları gerçekleştirdikleri sinema ve diğer kitle iletişim araçları yoluyla verilmelidir. Ancak, bu konular hâlâ tartışılmaktan çekinilmektedir. Reis Çelik'i bu cesaretli davranışından dolayı kutlamak gerekiyor. Bu filmin çekiminde ortaya çıkan bir gerçek de, hâlâ bazı olayları ele almanın oldukça riskli olduğudur. Filmin çekimine Bayburt'ta başlamak isteyen Reis Çelik, burada hoş karşılanmadı ve çekimler çeşitli tehditler yüzünden gerçekleşemedi. Burada yapılamayan çekimler Uludağ'da yapıldı. Üniversite çekimleri ve diğer çekimler de çeşitli zorluklar aşılarak yapılabildi.

Film bir belgesel olmamasına karşın, maddi olanaksızlıklar yüzünden, yeniden oluşturulması gereken bazı olaylar ve gösterilerin çekimleri yapılamadı. Bunun yerine o dönemde meydana gelen olayların gerçek görüntüleri filme eklendi. Bazı yabancı filmlerden alınan görüntüler kullanıldı. Bir dönem filmi olması nedeniyle, gerçeğe uygun olması için o dönemde kullanılan belgeler, giysiler, çevre düzenlemeleri yeniden oluşturuldu.

Film çekilirken ve çekildikten sonra bir çok tartışmaya sahne oldu. Filmin gösteriminden önce ATV'de Savaş Ay, A Takımı'nın bir programını filmin tartışılmasına ayırdı. Film gösterimdeyken, bir çok televizyon kanalı filmi tartıştı ve bu tartışmalara 68'liler Vakfı'ndan yetkililer çağırdılar. Deniz Gezmiş'in, Hüseyin İnan'ın babaları bu programlara telefonla konuk oldu.

Filme getirilen eleştiriler, genellikle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının perdeye yansıtılış biçimine karşıydı. 68'liler Vakfı üyesi Bedri Baykam şöyle diyor:

"Filmi seyredenler bir sürü eksik bulabilir. Meselâ sinemacı olarak ben çeksem başka çekerdim. Benim de filme getirdiğim başka eleştiriler var. Meselâ Halit Çelenk'in kitabının filmi olmuş gibi. İkincisi de gençlerin yargılanmasına ağırlık verilse de diğer konulara da yer verilmeliydi. Bu gençlerin nasıl yaşadığı, özel hayatları, öğrenci çevresi filmin bir yerinde yansıtılabilirdi. Tabuları yıktıkları için de takdir ediyorum."

Deniz Gezmiş'in arkadaşlarından da eleştiri geldi. Metin Eşrefoğlu: "Meselâ Deniz her tarafı oynayan bir adamdı. Böyle bir adamdı. Böyle bir adam yok filmde, duvar gibi duruyor. Tabii Deniz'i tanımıyorlar." diyor. Bir başka arkadaşı Mehdi Başpınar da "Türkiye'de devrimci kalıp 85'ten sonra değişti. Yapay bir şekilde, kalın bir ses tonuyla bir eli havada bir tip çizildi. Gülmeyen, asık suratlı bir tip. Deniz, hayatın içinde yaşayan, kıpır kıpır hareketli biriydi. Aramızdan bazı arkadaşlar senaryoyla ilgilendi. Ama (Reis Çelik, B.O.) onları da dinlememiş herhalde" diyor. Getirilen eleştiriler yine Deniz ve arkadaşlarının yanlış yorumlandığı ve onları canlandıran kişilerin yanlış seçildiği yolunda. Filmin yansıtmak istediği dönemi bile yansıtamadığını ekliyorlar eleştirilerine.

Gazeteci Celal Başlangıç, bir yazısında, Hoşçakal Yarın filmini yorumlarken şöyle diyor :

"Hoşçakal Yarın'da ele alınan süreç aslında bugünü kavramak, geçmişin sağ iktidarlarıyla, Darbecilerle hesaplaşmak açısından önemli ipuçları veriyor. Deniz'lerin idamını durdurmak amacıyla girişilen imza kampanyasına koskoca TBMM'den 30 imza bile çıkmaması Türkiye'nin yaşadığı demokrasi' açısından ne denli acı bir nokta. İnsan ister istemez acaba bir benzeri yaşansa bugünün TBMM'sinden kaç kişi imza verir' diye sormadan edemiyor". Daha sonra filmle ilgili şunları söylüyor: Ancak ilk izlenim olarak hakkını teslim etmek gerekiyor ki, birincisi Hoşçakal Yarın tek kelimeyle namuslu bir film. İkincisi de hem bir süreçle , sağ iktidarlarla, darbecilerle hesaplaşma açısından Deniz Gezmiş'i, onun kuşağını, mücadele arkadaşlarını sinemaya aktarma cesaretini gösteren ilk yapıt."

Ertuğrul Kürkçü ise filmde hiç değinilmeyen bir yönü ortaya çıkarıyor :

"Filmin yapısı, kurgusu, senaryosu, yönetimi, çekimleri, oyuncu seçimi başka bir tartışmanın konusu. Ancak bu Ôgerçek öykü'nün asıl sorunu, bir dizi yarım gerçekliği ağdalı bir biçimde anlatmasına karşın bir mutlak gerçeklikle yüzleşmekten kaçınması.

Deniz Gezmiş'in kendisi ve eylemi hakkında bizim düşüncemiz ve bizim ona bugün ne anlam yüklediğimiz, olayların kurgusunu nasıl yaptığımıza göre değişebilir. Ama bir film gerçek öykü olma iddiasıyla yola çıkıyorsa, hiç değilse başkahramanın ölüm anında kendiyle yaptığı muhasebeyi, onun son sözünü, üstelik bir ölüm anının birinci tanığı filmin Tarih Danışmanı (Halit Çelenk, B.O.) olduğuna göre, nasılsa öyle aktarmak zorunda değil midir? Mutlak gerçeklik, Deniz Gezmiş'in son sözünde hayatına ve eylemine yön veren ilkenin Marksizm-Leninizm' olduğunu haykırdığıdır. Reis Çelik'in gerçek öyküsünün' (Kürkçü, filmin jeneriğinde gerçek olaylara dayanıyor-A True Story' diye yazmasına göndermede bulunuyor. B.O.) Deniz Gezmiş'iyse, -tıpkı top oynarken, kızı öperken, nutuk atarken, adam kaçırırken, açlık grevi yaparken olduğu gibi- kasıla kasıla idama giderken de her şeyi söyler ama bir tek şeyi, onu Deniz Gezmiş yapan, yaptığı her şeyi onun gözünde anlamlandıran, onu Talat Aydemir'den, Fethi Gürcan'dan, Doğan Avcıoğlu'ndan, Mustafa Kemal'den ayıran şeyi "Marksist-Leninist olduğunu söylemez.

Peki, Reis Çelik'in Deniz Gezmiş'in Marksist-Leninist' olduğunu söylemiş olsa, Hoşçakal Yarın iyi bir film olur muydu? olmazdı. Çünkü bir reality show' mantığıyla çekilmiş olan bu filmin sinematografik yapısı bir yana, film konu aldığı süreçte -Çelik filmin konusunun Deniz Gezmiş değil Halit Çelenk olduğunu vurguluyor- içkin olan gerilimi, bu büyük trajediyi besleyen çelişkiyi de hiç bir biçimde kavramış olmadığını ele veriyor."

İlerleyen satırlarda, savunmanın Anayasa'ya uygunluğuna dayandırıldığını ve ancak eylemleri için değil "ihtilâlci sosyalist gayesi" için sehpaya çıkarıldığını vurguluyor.
Kaynak: ReisCelik.Com
Öğretiler:
  • Yıllar geçse de üstünden bağımsızlık için mücadele edenlerin unutulmayacağı,
  • Hukuk devleti imajımızın bir halta yaramadığını,
  • Devrim'in yeri olmaz, her yerde devrim olabileceğini,
  • Her dönemin siyasi partisi sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket edebileceğini,
  • İdam infazlarında dahi, vatanın, halkın bağımsızlığı için slogan atan gençlerin varlığını,
  • "Emir" kelimesinin ülkemizde en yüce kelime olarak kabul edildiğini,
  • Ölümlerin bile, tam bağımsız millet olma isteğini durduramayacağını,
  • Mahkemede ne kadar savunma yaparsan yap kararların baştan verildiğini, 
gördük, öğrendik, yaşadık.