Sadece Sen (2014) - Neler Öğretti?

Bir film için ayrılan devasa bütçeler bir yana dursun, kısıtlı bütçelerle en gerçekçi duyguları perdeye yansıtabilen filmler daha iyi bir yerde dursunlar. Sinema, bütçesine göre filmleri kategoriler ama sadece bütçesine göre... Filmin içerdiği, yansıttığı duyguların izleyici tarafından biçimlenmesi, verilen kodların açılması tamamen bütçe ve isimler dışında kalır. Kanaatimce sinema sanatının yapmacıklardan uzak durması için daha az para harcaması düşünülebilir.

Hakan Yonat'ın ilk filmi "Sadece Sen" 14 Mart 2014'de beyaz perdeye sunuldu. Daha önce Aşk Tesadüfleri Sever (2011) ve Kelebeğin Rüyası (2013) filmlerinde izlediğimiz Belçim Bilgin'i başrol oyuncuları arasında görmekteyiz. Filmdeki partneriniyse daha önce Fetih 1453 (2012) filminde ve Reaksiyon (2014) dizisinde izleme fırsatı yakaladığımız İbrahim Çelikkol'dur. Bu oyuncuların yanı sıra nicedir beyaz perdede göremediğimiz ama Seksenler (2012) dizisiyle evlerimize konuk olan Necmi Yapıcı; gerek sinema olsun gerek tiyatro gerekse televizyon dizilerinde sıkça gördüğümüz bir isim Cezmi Baskın'da filmde rol almaktadır.

Güney Kore'de Only You Always (2011) adıyla sinemaseverlerle buluşan film Türkiye uyarlamasıyla bizlere sunuldu. Filmin uyarlama olduğunu en sonda akan jenerikte belirtilmesine karşın nedense hala bu konuda eleştiri yiyebiliyor. Orijinal halini de izleme fırsatı buldum. Türkiye çevirisinde bir takım kurgusal değişiklikler söz konusu fakat olması da gerekir. Neticede uyarlamadır. İnternet ortamında film hakkında okuduğum eleştirilerin çoğunu o kadar kalıplaşmış ve ön yargılı gördüm ki, sanırım film eleştirmeyi daha doğrusu eleştiri yapmayı bilmeyenlerin düştüğü gafletlere tanık oldum. Şöyle de özetleyerek devam edeyim: Sinema sektöründe konular ve olaylar sonsuzdur fakat bu sonsuzluğu oluşturan temel taşlar vardır. Mesela aşk... Farklı konu başlıklarıyla binlerce kez aşk konusu ele alınmıştır. Bu filmlerin de aynı konu başlığı altında farklı kültürlerce yorumlanması /(belkide uyarlanması) yadırganamaz.
Hazal (Belçim Bilgin) ve Ali'nin (İbrahim Çelikkol) aşkına tanıklık edeceğimiz filmimizde pekte alışık olmadığımız bir kavram ele alınmış durumdadır. Yalnız başlarına yaşamlarını sürdüren Hazal ve Ali'nin yolları bir yerde kesişir ve "daha" mutlu olmak için birbirlerine alışmaya başlarlar. Hazal bir şirketin çağrı merkezinde çalışan, sadece ışığı algılayabilen bir görme engellidir. Ali'yse yetiştirme yurdunda büyümüş, bir zamanlar kötü işler yapmış fakat sonunda sakin, sessiz bir yaşamı seçmiştir. Geçimini sabahları su satarak geceleri ise otoparkta bekçilik yaparak sağlamaktadır.

Filmin bir yeşilçam edasıyla başlayıp devam etmesi ve sonlarına doğru bu duyguyu iyice hissettirmesi filme olan sempatiyi güçlendiriyor. Pek alışık olmadığımız "kör" rolündeki karakterimiz Hazal'ı izlerken empati gücünüzü kullanmaya çalıştığınızı biliyorum fakat bu süreç tamda sizin sandığınız gibi gitmiyor olabilir. Bir görme engellinin ne hissedip hissetmediğinizi gözlerinizi kapatarak anlayamazsınız. Zaten bunu en fazla birkaç dakika deneyip üzülecek ve sonra kaldığınız yerden devam edeceksinizdir. Sorun değil bu, olması gerekendir belkide.
"Engellilik" konusunu çok rahat bir şekilde ajitasyon malzemesi yapabilir, bunun sayesinde iyi reyting yahut gişe hasılatı elde etmeniz hiçte olmayacak iş değildir. Yapılanlara şahit olduğumuzda gerçektir. Bu filmde "yok" bu sefer yok yapılmamış diyebiliyorum. Film bana fazla samimi geldiği için mi böyle hissediyorum fikrim yok. Engellilik kavramının zayıf yönlerinin kullanılmaması gerçekten sevindirici. Bu konuya ayrıca değinmek istedim. Belki birkaç sahne dışında da Belçim Bilgin'in kör rolünü canlandırması gayette başarılıydı. Filmin ortalarındaki Ali'yle mezarlıktaki sahneleri bana olağanüstü yapmacık geldi. Ölülerle diyalog kurmak yerine daha tekdüze, daha tek taraflı cümleler hiç fena durmazdı.

Ali karakterinin kendiliğinden çekingen (ezik) duruşu filmin başından sonuna kadar devam etti. Bu mahcubiyet durumu Hazal'ın hayatını etkilediğini öğrendiğinde daha da yükseldi. Geçmişte yaptığı birçok hatadan sadece bir tanesini telafi etmek istedi. Bu telafi edeceği durum hayatının nefesi olmaya aday (hatta adaylığı çoktan aşan) Hazal'ın görebilmesiyle de ilintilidir.

İki kaybedenden yeni bir kazanım elde etmek isteyen filmin melodram yapısı konuyla pek uyumlu durmuş. Sanırım kimse kötü bir sona tahammül edemezdi. Fazlaca kararıp tekrar aydınlanan ekran bizlere "bu sefer bitti" hissi yaratsa da sanki kameralarda sonuna kadar dayandı ve bize o beklenen sonu göstermek istedi. Filmin başında verilen nesnelerin, isimlerin, filmin sonunda da karşımıza çıkması aslında filmde kullanılan hiçbir görüntünün boşa kullanılmadığını tekrar gösterdi. Dikkatimizden sıyrılabilen çiçek camgüzeli, su kaplumbağası ve çiçekçideki adamın parmağındaki yüzüğün ne ifade ettiği, masaj sahnesindeki yakın çekimler ve daha nicesi...
Neler Öğretti?

  • Kelebek etkisine inancımız bir kat daha artmış olmalı ki, şuan bile hiçbir yere hiçbir şeye etki etmediğinizi söyleyemezsiniz. Etkilediğiniz insanlar, yaşamlar bir gün karşınıza da çıkabilir, nitekim dünya küçücük bir yer.
  • Eğer paranız yoksa, gerçekten paranız yok demektir. İhtiyaç halinde bulabileceğinizi düşündüğünüz borç paralar hiç toparlanamaz belki. 20 bin lira için kafes dövüşü yapan Ali için durum tıpkı budur. Zaten kimsesi yok ve en yakınlardan çıka çıka 300 lira çıkıyor. 
  • Şimal adındaki köpeğin filmde toplamda bir iki dakika yer alması ve o sahnelerde de izleyiciyi etkileyebileceği gerçeğini yaşamış olduk. Nefis canlılar...
  • Daha etkili olması açısından filmlerin "mutsuz" bitmesini arzuluyorum. Belkide bu melankolik tavrımdan olabilir ama bu filmin en azından kanaatimizce yine mutlu bitmesi gerekirdi. 
  • Kamera çekimlerinde dikkat ettiyseniz sadece tripod üstü kameralar kullanılmamıştı. Omuz kameralarıyla karakterleri takip eden (kamera adımlarını hissettiğimiz) çekimler izleyiciyi filmin içine dahil etmeyi başarmış görünüyor.
  • Filmin Bursa'da çekildiğini de belirtmek isterim.
Film eleştirisini "iyi, güzel" yada "kötü, zaman kaybı" olarak değerlendirmeyecek sinemasever izleyicilerin inisiyatifine bırakıyorum gerisini. Ayrıca oyuncuların, oyunculuk kalitesinin filmin önüne geçmediği yorumlar duymak isteriz. İyi seyirler...