Bay ve Bayan Smith - Neler Öğretti?

                Tavsiye üzerine izlediğim film serisinin son halkası (şu an için) “Bay & Bayan Smith” tavsiyesi olan varsa beri gelsin! Film türü komedi, aksiyon ve romantik. Ağır basan aksiyondu. Vasatın üstünde ama mükemmelin altında bir film. Orta seviye diyebilirim. Başrol oyuncuları görülmeye değer tabi. Biri yakışıklı Brad Pitt diğeri ise güzel oyuncu, Angelina Jolie. Başlayalım…

                Evli bir çift olan Smith’giller, evliliklerinde sorun yaşarlar ve bir “aşk doktoru” ya da psikologa gidip yardım almaya karar verirler. Çift sorunlarının ne olduğunu bilmemekteler çünkü sakladıkları büyük bir sırları var, onlar ne kadar ufak sır olarak tanımlasa da aslında evliliklerini etkileyen bir sır oldu hep. Evet, onlar birer ajandı. Ve bu mesleklerini iyi icra ediyorlardı.
               
                Çalıştıkları şirketler, Smith çiftinin evlendiğini öğrenir ve onları ortadan kaldırmak için iyi bir plan hazırlarlar, çünkü iki ajanın evlenmesi suçmuş. Tabi bu plandan haberi olmayan çiftimiz, şirketin verdiği görevi yapmak için işe koyulurlar, Görev ise bir adamı sınırdan sağ salim geçirtmek, bu Jane Smith’in görevi, John Smith’in görevi ise, aynı adamı öldürmeye çalışmak olacaktı. İki ajanında planları işe yaramadı ve adam ortadan kayboldu, çünkü adam kiralanmış bir figürandan başka bir şey değildi. Bu sayede ajanlar birbirlerin varlığından haberdar oldular ve birbirlerini öldürmeleri için onlara 48 saat verildi. Bu süre içinde çeşitli yöntemlerle birbirlerini öldürme eyleminde bulunan çift, fırsatları cömertçe harcadı, çünkü birbirlerine aşıktı, bu arada sıkça “birbirlerine” kelimesini kullandığım için üzgünüm.
               
                48 saatin dolmasına az bir süre kala birbirlerine olan güveni kazandılar artık sevgilerinden şüphe yoktu, sorun şu ki iyi bir seks partisinin hemen ardından gelen diğer kıl ajanlar evlerini başlarına yıkmaya başladılar, çünkü: yapılmaması gereken bir şey yapmışlar ve, bunu telafi edememişlerdi. Sonları ölüm olacaktı.
         
                Buldukları kıytırık bir araçla evden kaçtılar ve peşlerine daha iyi markalı arabalar düştü, öyle ki arabaların camları kurşun bile geçirmiyordu. Canlarını zor kurtardılar bu aksiyonun içinden. Peki şimdi ne olacaktı? Başka bir yerde kıstırıldılar ve ölüme son adımları kalmıştı, yapacakları iki şey vardı, ya teslim olmak ya da… ya da işte bu;

                Birbirlerini kollayarak kalabalığın içine daldılar ve önüne çıkanları öldürmekte tereddüt yaşamadan silaha sarıldılar, evet kurtuldular! Sonları yine o psikolog abinin yanında bitti. Bu sefer dertlerini değil, gelecek planlarını konuşmaya başlamışlardı.


                Peki, ne anladık? Öncelikle bir Pitt değilim, ya da Jolie gibi bir eşim olmayabilir (evli de değilim) ama yakıştılar he? Karımla ortak zevklerim olsun isterim, mesela benim dinlediğim müzik türünü dinlesin ya da Smithler gibi dövüş sanatlarını iyi bilsin, eğlenceli kavgalar yaşayabilelim. Benden bir şey gizlemesini istemem, eğer böyle bir şey sezersem huzursuz ayı gibi dolanırım ortalıklarda. Beni anlıyor musun? (gelecekteki sevgilime sesleniyorum) benden bir şey gizleme. Üzüleceğim şey bile olsa bana gerçeği söyle böylesi daha iyi olur. Mutlu sonla biten filmler benim gözümde hafif kalıyor, ölümle, ayrılıkla biten filmler ağır filmlerdir. Bu arada eşimin araba kullanmasını istiyorum malum, ben kullanamayacağım.