Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen) - Neler Öğretti?

İlk defa bir müzikal film seyrettim. İlk kez olduğu için mi bilinmez ama çok sevdim! Konusundan tut, görsellik, ses, dublaj, oyunculuk hepsi harikaydı. Daha iyisini izleyemezdim bu gece? Aynı zamanda bir Nicole Kidman filmi, onun yanı sıra Ewan McGregor’da vardı ki bu adamı şey benzettim ben Leonardo DiCaprio’ya.

Film 1900’lü yıllarda Fransa’da geçiyor. Mekân olarak iki ya da üç yer var bunların en sıkça duyulanı müzikholdür. Genç bir yazarın oyununu sahnelemek için gösterdiği çaba ve bu çabanın yanı sıra edindiği gerçek aşk ağırlıklı olarak işlenir. Aşık olduğu kadın müzikholde geçimi fahişelik yaparak sağlamakta ve en gözde fahişelerden biri olmaktadır. Ana karakterimiz (erkek olan), diğer ana karaktere âşık olur ve bu aşk karşılıksız değildir.

Her olayın sonunu şarkıyla bitirmek, müzikal filmlerin temelidir. Şarkılar bir yana, şarkıları söyleyenlerde olağanüstü ses hâkimiyeti var. Nicole Kidman bu kadar güzel miydi? Ve bir fahişe ancak bu kadar güzel olabilirdi. Genç ve yetenekli yazar Christian ile zengin iş adamı kısa galiba Dük’ün arasında geçen çekişmenin ortak paydası Satine’dir. Kazanan tarafı açıklayacağım bekle.

Sevdiği kadının fahişe olması, senin çoğu durumda zora sokabiliyor, kıskançlık faktörü hat safhaya ulaşıyor. Göz göre göre başkasıyla birlikte olmasın izin veremezsiniz öyle değil mi? Ama Satine, sevdiği adamın canını kurtarmak için ve ünlü bir aktris olmak için başkasının koynuna girmek zorunda kaldı. Bunu yapamadı ancak. Sevdiği adam Christian’ın hayalini gördü ve gerçeğine koştu. Çeşitli badireler atlatan Satine, verem olmuştu ve yavaşça ölüyordu. Bundan haberi olmayan Christian’ı öldürmekle tehdit eden biri vardı. Satine yine sevdiği adamın canını kurtarmak için, ona yalan söyledi ve “seni sevmiyorum” dedi. Christian buna inanmamıştı, inanmaktan başka çaresi kalmadığında zor bir kez Satin’in yanına gitti.

“Öğreneceğin tek gerçek, sevmek ve sevildiğin bilmek olacaktır” tadında bir söz vardı, beğendim bayağı, ve ikinci önemli söz ise, “kendini parayla satan kadına asla âşık olma.” İdi. Bu gerçek hayattan alıntıydı. Başımıza gelebilir, ya bir fahişeye tutulursak? Başımız en az Christian kadar belada demektir.

Filmin son bölümleri oldukça hüzünlü ve duygusal geçer. Dönem dönem duygulu şarkılarında ağırlığını koyduğunu hissedebiliriz. Bu yazıyı bitirdikten sonra filmin sound-track’ini indirmeyi düşünüyorum. Mutlu sona benzer bir final olduğu söylenir söylenmez kötü haber tez ulaşır. Sahnede sergiledikleri müzikal bittikten sonra perde arkasında fenalaşan Satine ölür. Orijinal sesiyle dinlerseniz Christian’ın ağlayışına iç-dış hiçbir yerin dayanmayabilir. Çok içli ağladı.

Film aslında çok şey öğretti bana. Dünya da gerçekten aşk diye bir şey var ve bu lanet olası duygunun bin çeşidi de var. Genelde filmlerde olur ama gerçek bir aşk yaşamamız dileklerim sizinle olsun (duygusalım hala) tabi kimi seveceğimizi kendimiz seçemiyoruz çoğu kez. Eğer bir fahişeye aşık olursanız size tavsiye veremiyorum. Ne olacağını kestirmek zor, onların oyunculuk performansları da yüksek oluyormuş. Yani sizi seviyormuş gibi yapabiliyorlar. Kanmak kolaydır. Şahsi hayatımda da buna karşı çıkmışımdır, ne olursa olsun başkaları yüzünden kendi ilişkimi bitirme kararı almamalıyız. Evet, ucunda ölüm bile olsa!

Gerçekten aşık olduğunuza inandığınız bir dönem yaşayabilirsiniz fakat boktan bir sebeple ayrıldıktan sonra tüm düşünceleriniz değişir. Aşka inanıyorum, bana uğramadığını da söyleyebilirim. Acele etmeye ya da kendini kasmaya gerek yok, nasıl olsa her canlı bir aşkla ölecek.