Fahiş Dünya

Bence yorgundu, ama gülüyordu. Belki, özlüyordu, ya da tamamen yalnızlığına odaklanmıştı. Kaygı dolu gözlerle bakıyordu sanki ya da sadece bakıyordu, öylesine. Hayran kalıyordu buralara, bence öyleydi. Bu şehre aitti o. Mutlaktı… Hayır, buğuluydu. Araf da mıydı? Kesin bir cevap vermezdi ki… Soğuktu zaten eli, yüzü. Üşüdüğünden değil, ya da dokunduğum için anlamış da değildim. Öyle bakıyordu soğuk ve renksiz. Ölüyor muydu?

Beyaza yakındı gri tondaki gözleri, hep açıktı… Vişne çürüğü kadar koyu dudakları çatlamış ve kurumuştu, hava zaten soğuktu; o da öyle… Düzdü saçları ama dağınıktı. Yanaklarına kadar düşmüş perçemi. Beyaz tene yakışırdı kırmızı askılı elbisesi, kırışıktı ama güzeldi. Omuzlarından diz kapaklarına kadar iniyordu uzun sadeliği. Ayakları çıplaktı, asfaltı zaten ıslak ve sert! Elinde çantasını iki parmağıyla tutuyordu sanki bırakacakmış gibi her an, her an düşecekmiş gibi adım atıyor zaten, zaten düşecekti, tekti… Gözlerine çarpan sivri ışıklardan rahatsız olmuyordu. Bir şey duyacak hali de yoktu üzerinde.

Bir fahişe yürüyordu sabaha karşı kaldırımda. Üzerine gelen ağaçların altından geçiyordu. Arabaların sıçrattığı çamurlu sularda ıslanıyordu. Sarhoştu, kırmızıyı severdi zaten. Köşe başına geldi, kaldırıma oturdu. Elbisesi hafif sıyrılmıştı, dizlerine kapandı. Fazla geçmedi üzerinden, yer kana bulandı. Kalbi kanıyordu… Uykusu yoktu ama halsizdi, hapşırdığında ince, narin bir ses çıktı, ilk kez konuşmuş sayılırdı beklide… Yola devam etmek için ayağa kalktığında çantasını orada unutmamıştı, bırakmıştı. Daha da ağrılık etmesin diye. Yürüyor…

Hava kapalıydı, güneş kendini ya gösterir ya kaçar gider. İlk ışıkları göremeden girdi binadan içeri, perişandı hali. Avuçlarını sıktı, avuçlarında tırnak izleri… Zemin kattaki kapının önünde paspas, paspasın altında gümüş anahtarı. Özgürlüğün içine attı kendini, kendi evi değildi ama zaten ev sahibine de değil orası. Özenle düzelttiği yatağına bıraktı kendini, hava zaten soğuktu, kendide öyle… Uyuduğunda unutacaktı tüm yaşadığı iğrençliği!

Hiç kimse istediği hayatı yaşamazken, kötü hayatlara uzatılan dilin neresi meşru kılınır ki? Kişiden kişiye değişir algı; Sen hiç fahişeyle seviştin mi, sanki en sevdiğin kadın oymuş gibi?