Çakıl Taşı Muhabbeti

Her zaman değil ama arada bir yapılması gerekiyor bunun. Böyle birkaç arkadaş toplanıp hem eğlenecek hem de içlerini dökecekler birbirlerine… Bunu Konyaaltı sahilinde çakıl taşlarının üzerinde yaptık dört arkadaş. Gökte dolunay vardı, sabahlamak için yola çıkmıştık, nevaleler alınmıştı. Gırgır, şamata vardık sahile oturduk kıyının bir metre gerisine. Hava o kadar nazikti ki, rüzgar esmek için izin alacaktı neredeyse. 1 Km ötede Yüksek Sadakat’ın konseri vardı, sonlarına denk gelmiştik, uzaktan gelen davul sesi misali, hoştu arkada mırıldanan müzik sesleri…

İçini dökmek… Eski, yeni ya da o anki ruhumuzun bir kenara koyulması gibi, hafif meşrep, biraz oyunculuk, doğaçlama komedi, uzaktan gelen gitar sesi… Hatırlamak istediklerin, hatırladıkları, arayanların, seni hatırlayanların hepsini aynı saniyeye denk getirebilmekti marifet galiba… En olmadık konulardan en olağan konulara kadar bilimden, siyasete, aileden, kimyaya… Dört farklı bölümde okuyan arkadaş bir araya gelirse, herkesin söyleyecek farklı şeyleri olabiliyor böyle… Bazen küfür ederek, kimi zaman küfrü yarıda keserek, en güzeli de hiç küsmeyerek konuşabilmek. Biyolojik farklılıklar, kimyasal uyuşmazlıklar, siyasi ayrılıklar ve farklı memleketlerin bireyleri olarak, bir araya gelmiş ve anlaşabiliyoruz. Ne kadar zıt görünsek de dışarıdan, hepimizin ortak noktasıdır vicdan. Eğri oturduk ama doğru konuştuk mu bilmiyorum. Hatta kimi zaman yattık minik çakıl taşlarının üzerine, avuçlarımızı başımızın arkasında birleştirerek, uzanır halde izledik dolunayı… Bazen aynı anda sustuk, aynı anda olmasa da bozduk sessizliği gülerek… Güneşin doğmasına bir saatten fazla vardı. Antalya’da bu ayda hava bu kadar soğuk olur mu? Oluyormuş arkadaş, bildiğin üşüdük yani. Gökyüzü mavileşmeye başladı, uyumaya gidenler oldu. Gürkan ve ben amphitiyatronun içine girip, sahnesine çıkıp, başımızın altına çantamı koyup deliksiz üç saat uyuduk. Güneş biraz yakmış olsa da kollarımızı, oradaki uykunun tadı çok farklıydı. Gözlerimizi açtık her yer bembeyazdı. Göz kamaşması yaşadık, aslında sarhoş falan değiliz, o kadar soğuktan gelip, 30 dereceyle uyanınca tepende güneşle bir idrak edememe durumu oluyor durumu. Sahildeki muhabbetimiz başladı, çakıl taşı koleksiyonuma bir yenisi eklendi. Devamı gelecek, çünkü yaz daha yeni başladı!