Jazz Olmadan Geçmeyecek Akşamüstü-1:Flora Purim The Sun İs Out

Yok yok,vallahi o kadar da zor biri değilim.Azıcık ıssızım,karanlığım,biraz da tutarsız bir histeri içindeyim ama bende işler herkeste yürüdüğü gibi yürümüyor.Diğerlerindeki o sessiz,sevimli,uysal denge halini bekleyemezsin benden.Tamam belki dıştan bunu hissettiriyorum insanlara sonra afallayıp kalmalarını sevimli hınzırlıklarla izliyorum ama resmime yakından bakmayı sen istedin,sana acımıyorum.
      
Farz edelim ki kayalık bir kıyıda yürümektesin,amacın limanın ucuna ulaşmak ve gün batımını izlemek.Kararlısın yani,birinin kayalık bir kıyıda yürümek için olabileceği en kararlı haldesin.Arkanda huzurlu bir sahil var,şemsiyeler,güzel bir müzik,uysal,rahat,serinletici dalgalar,huzur ve en önemlisi: DENGE.Her şey inanılmaz bir ahenk ve tutarlılık içinde.Ama sen tutturmuşsun,hangi kayadan kayıp düşeceğini,canının yanacağını,hangi kuytudan ne büyüklükte bir yengeç çıkacağını bilmediğin bir yola baş koyuyorsun.Şikayet etmeye hakkın kalır mı?!
   
Söylene söylene ilerliyorsun,ama dönüp de demiyorsun ki kendine benim burada ne işim var?Benim muhteşem bir sahilim ve beni bekleyen şu saçma şemsiye süslü portakal sularım var!İlerliyorsun.Arkana dönmek aklın gelmiyor.Vahşi,net ve keskin bir aidiyet içindesin.Sahil sana yavan geliyor.Korkuyorsun,iki adım daha atıp manzaraya bakıp döneceğim,istersem dönerim diye geçiriyor kavanoz pehlivanlığı yapıyorsun.İki adım atıyorsun kayalar sana üçü emrediyor,,üç atıyorsun beş oluyor...
      
Düşüyorsun.Kan revan içindesin,küfürler savuruyorsun ama suratında gevrek bir gülümseme var.Hatta yerden kalkmayı deneyip bir kez daha düşünce kahkahalara boğuluyorsun.Oradan saldırgan bir yengeç bir güzel kovalıyor seni.Kaçıyorsun.Ama dünyanın en dürüst tuzğaı değil midir bu?Kayalar belki şıpıdık plaj terliğinin altından bile ayağına batar ama o kayalık kıyı dürüsttür,yani paranoya yapma!Söylediğindne ve yaptığından başkasını düşünmüyordur o an o!
      
"Bıktım,yoluna bir adım daha atmayacağım,sileceğim seni yol çizgilerimden!" diyorsun ama ayakların koşuyor hala.Sonra bir irkiliyorsun ayaklarında bir ıslaklık.Yolun sonundasın,limanın ucunda,suya teğet...Şaşırıyorsun.Suskunluğun ne komik.Dalgalar ağızlarını köpürte köpürte gülüyor sana."Ne hissetmeyi planlıyordum ulan ben?!Suya varınca ne yapacaktım?!" diyorsun kendine.Baktın zihninde hatırlamaya dair tek bir tık bile yok,doğaçlama yapmaya karar verip oracığa çöküyorsun.Deniz kabından taşıp ayaklarının tozunu alıyor.Güneş,sen geldiğine göre ben gidebilirim havasında,ortadan kayboluyor.Işık yok.Işığa ihtiyaç yok,olman gereken yerdesin.Dönüş yolu geliyor aklına,ürküyorsun.Sonra düşünüyorsun,neden dönmek zorunda olasın ki??! Dönemiyorsun,dönmek istemiyorsun...
      
Şimdi,sen yolun neresinde olduğunu benden iyi bilirsin tatlım,sahilden uzaklaştın,yengeçlerle karşılaşacak kadar ilerlemedin,dönebilecek misin?Dönmek isteyecek misin?Dönersen bir daha o kayalar geçmene izin vermemek üzere oracığa yığılıp sana geçemeyeceğin bir sınır koymayacak mı? Haklı mısın? Haksız mı? O sahile döndün diyelim şimdi,yetinebilecek misin asude huzuruyla?                  

Zor işler bunlar canım zor!Attığın adımı iki kere düşünmen gerekir,ben de herkesin huzurunda,hemen herkesin kurmaya özendiği bir klişe cümleyi kurup sana diyorum ki; "Ya şimdi konuş ya da sonsuza kadar sus!" Yine de özgürsün.Ama bir adım daha atarsan dönemeyeceksin, bu tamamen seninle ilgili olacak benimle değil. Ama hala bu kıyaslamalar ve oflanıp puflanmalar içinde olursan fırtına çıkacak,elimde değil.Yine de sen bilirsin. Ne yapayım,ben böyleyim. Ama sen,sen bunu hep bildin... Zekasına hakaret edebileceğim son insan sensin... Kim demiş kış dertli mevsim diye, yaz hep daha şenliklidir...