Bir Romantizm Rüzgarı: Junjou Romantica

    http://www.itusozluk.com/image/junjou-romantica_314356.jpg
Yıkmamız gereken ön yargılarımız, izlememiz gereken bir anime var!

     Ne izleyeceğime tam karar verememiş ve kısa bir araştırma sürecine girmişken her zaman yaptığım gibi posterleri incelemeye başlıyorum. Başlıyorum başlaması da bir tanesi kısık bakışlı, sert karakterli yaoi tarzıyla göz kırpıyor sanki. Başka bir yere bakmaya çalışsam da gözüm ısrarla oraya kayıyor. Dayanamayıp bir tık ötesinde buluyorum kendimi. Poster öylesine sevecen, samimi ve soft romantik bir halde ki asla yatıştırmayı öğrenemediğim heyecanım galip geliyor ve animenin derinlemesine inceleme safhası başlıyor.


“ O eli bırakma, bırakma.
Çünkü ben burada senin yanındayım.
Gülümsemeye devam et, hep gülümse.
Ve çiçeklerin açmasını sağla.” İşte böyle başlıyor Junjou Romantica (Saf Romantik)

    2 sezon ve 24 bölümden oluşan bu anime serisi altı erkekten oluşan üç çiftin hikâyesini birbirinden ayrı ve bir o kadar birbirine dokundurarak enfes bir biçimde sunuyor bizlere. Her ne kadar izlemeden önce karakterlerin erkek oluşu insanın aklında soru işaretleri bıraksa da ilk dakikadan itibaren tüm endişeler toza dönüşüp bir anda yok oluyor. Bu üç farklı çiftin hikâyesi aşkın farklı yüzleri olarak Junjou romantic, junjou egoist ve junjou terrorist başlıklarıyla işleniyor.

    Junjou Romantic 28 yaşında, zengin, başarılı, yakışıklı olan yazar Usami-san (tavşan bey) ve onun yardımları sayesinde üniversitede ekonomi bölümünü kazanan Misaki’nin hikâyesini anlatılıyor. Tüm seri boyunca en çok işlenen bu hikâye Usami-san’ın, Misaki’nin ağabeyine duyduğu karşılıksız aşkı öğrenmesiyle başlıyor. Ağabeyinin evlenip başka bir şehre taşınmasıyla Usami-san’ın evine taşınan Misaki kendini asla aşık olduğunu kabullenmeyen ama aşık olan kendiyle baş başa buluyor. İzlerken Usami-san’ın oyuncak ayı koleksiyonu, evin her yerinde karşınıza çıkabilecek kocaman bir pelüş ayı ve kıskançlık halleri sizi karaktere hayran bırakırken Misaki’nin usamimonlar nedeniyle vişne ve çilek istilasına maruz kaldığı sahneler seri bittiğinde dahi size kahkahalar attırabiliyor.

    İkinci hikâyemiz junjou Egoist ise Hiro-san’ın göz yaşlarının Nowaki’nin kalbini ilk görüşte ele geçirmesiyle başlıyor. Karşılıksız ve uzun süren bir aşktan yorulan, Japon edebiyatı ile kafayı bozmuş olan Hiro-san ve sürekli ona yetişmeye çalışan, onu asla ağlatmayacağına söz veren tıp fakültesi öğrencisinin egoist aşkını anlatıyor hikâyemiz. Olaylar ilerledikçe Nowaki’nin hiç haber vermeden ortadan yok olup altı yıl sonra hiçbir şey olmamış gibi geri dönmesine bozuluyor olsanız da onun aşkının hırçın yönünü fark edip istemeden affettiğinizi anlamanız uzun sürmüyor. Yanlış anlamalarla dolu bu çiftin hikâyesinde Hiro-san’ın “ Bu evime gel ve gelinim ol gibi bir şey mi? “ deyişini unutmak pek mümkün görünmüyor.

    Üçüncü ve son hikâyemizse seride en az yer alan junjou Terrorist. Bu hikaye üniversitede edebiyat profesörü olan Miyagi ve ona aşık olan karısının kardeşi lise öğrencisi Shinobu’nun yıkıcı aşkını ele alıyor. Yurt dışında eğitim alan Shinobu ablasının boşandığını duyunca her şeyi itiraf etmek ve duygularını açıklamak için Japonya’ya geri dönüyor ve bazı sebeplerden dolayı Miyagi’nin evinde bir konaklıyor. Eski öğretmeni dışında hiç kimseye aşık olmamış olan bu adamın kalbine giren genç terrorist bize “ Gerçekten kader var mı yoksa biz mi kaderimizi oluşturuyoruz ?” sorusunu defalarca sorduruyor.

Her şey sona erdikten sonra genel bir inceleme haritası.

Hikâyelerin ortak özellikleri: Üç hikâyede de karakterler arasındaki yaş farkının fazla olması ve statü farkı dikkat çeken özellikler olarak yer alıyor. Bunun haricinde karakterlerin unutulmayan ve karşılıksız aşkları zaman içerisinde yerini taze ve yaşanabilir aşklara bırakırken junjou Romantica bizlere aşkın biz ne haldeyken geleceğinin asla beli olamayacağını karakterlerin çelişkileri ve kıskançlıklarıyla açıklıyor.

Soundtrack: Karakterlere bu denli içtenlik kazandıran ve türünün en iyi örneği olarak gösterilmesine katkı sağlayan bir diğer unsur da animenin soundtrackı. Nefes kesen parçalardan oluşan albümde özellikle Junjou days ve junjou Romantic Strings versiyonu ile öne çıkmayı başarıyor.

Ön yargı: Erkek karakterlerin yer almasıyla izlemeden önce oluşan ön yargı, izlemeye başladıktan sonra karakterlerin cinsiyetlerinin sönük kalması sebebiyle geçerliliğini yitiriyor. Karakterler bile ilerleyen bölümlerde kendi içlerinde çelişki yaşarken izleyici bu konunun önemsiz olduğunu düşünmeye başlıyor.

Çizimler: Genel olarak klasik yaoi tarzıyla çizilen karakterler asla sırıtmayan chibi çizimlerinin de yer almasıyla eğlenceli bir hale bürünüyor. Utandıkları zamanlarda fazlaca kızaran yanaklar, kristalimsi ve parlak bir görüntüye sahip göz yaşları, romantik dakikalarda tüm gözü kaplayan göz bebekleri serinin yumuşak atmosferine büyülü bir hava katıyor.

    Tüm bunlardan sonra seri bittiğinde ikinci bölümden sonra ara ara ağladığımı evin sessiz atmosferini ard arda gelen kahkahalarla böldüğümü fark edip kırık bir kalple veda ediyorum. Benim için bir ağustos akşamında bir oynat tuşuyla başlayan bu hikâye sona eriyor fakat ardında yeni bir bakış açısıyla unutulmayanlar arasındaki tahtına oturarak.