Kabadayı (2007) - Neler Öğretti?

Ali Osman, yılların tecrübesiyle gayrı-meşru bir meslek olan kabadayılıkta, kendi etik çerçevesiyle ayrıksı bir yerde durmaktadır. Tüm camiasında iyi tanınan bir adam olan Ali Osman, ezilenleri korumaya yönelik bir genel tavır takınmıştır. Devran ise gençliğinin getirdiği bir heyecanla Ali Osman’ın tam karşısında konumlanan bir karakterdir. Onun tek amacı, kabadayı davranışlarıyla piyasada kendine daha sağlam bir yer edinmek ve daha çok güçlenmektir. Karşıt güçlerin çarpıştığı illegal bir camia, yeni bir savaşın eşiğindedir. Ömer Vargı tarafından yönetilen ve kalemini Yavuz Turgul’a emanet eden Kabadayı’nın başrollerinde Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu’nu görmek mümkün. diyerek özetlenebilir (beyazperde.com, 2007)

Şener Şen (Ali Osman), Kenan İmirzalıoğlu (Devran), Aslı Tandoğan (Karaca), İsmail Hacıoğlu (Murat) ana kadrosuyla 2007 yılında gösterime giren filmin iki saatten uzun olması ve Kabadayı'lık raconuyla işlendiğini görmek; bunların yanı sıra, kurgudaki akışkan hava ve hemen geçmesini istediğimiz sahnelerin azlığı ile başarılı bir sinema filmi olduğunu bizlere göstermektedir. Temel olarak Şener Şen'in oyunculuğunu filmin ayrı bir köşesine koyabiliriz. Kabadayı ne demekse eşittir Şener Şen'dir. Kenan İmirzalıoğlu'nu filmin kötü çocuğu olarak izlemekte sanırım keyifliydi. Fakat bu alemde yeni olduğunu da göz önünde bulundurursak oyunculuğundaki bazı sahnelerdeki bayağılığı hoş görmek faydalı olacaktır. Aslı Tandoğan ise, ne iyi ne kötü denecek kadar dengeliydi. İsmail Hacıoğlu, asi olduğu kadar saf ve durgundu. Bilmiyorum tezatlık vardı karakterin yapısında. Rasim Öztekin, (ayrı bir sevgi duyduğum kişi), Sürmeli karakterini çokta iyi oturtmuş kendisine. Ne efemine hareketler nede fazla sert tavırlar. Ve bir repliğinde de geçtiği gibi "ondaki göt kimse de yok".

Beklenmedik sahneler vardı. Emekli amcaların halı saha maçıyla açılan filmin adı Kabadayı. Ne oluyor dedirtti. Bar metaforu da iyiydi fakat bar baskını hiç güzel işlenmemişti. Oldu bittiye getirdiler. Devran'ın gözü kara olduğunu üç dört sahnede görmek mümkün; Eski kabadayıların iş yerlerini havaya uçurması yine güzel bir fikir ama daha derinden hissetmek isterdik. Sonra kendi patronunu ve polis teşkilatında çalıştığı "Gölge" lakaplı patronunu da öldürmesi yine hafif ekstrem içeriyor. Polis demişken, Ali Osman Beyin karakolda oğlu Murat ile ifade vermeye gittiğinde amirin yüzündeki daha doğrusu söylemlerindeki anlam gerçekten "gerçekten de böyle mi?" dedirtti. "Bizim yapacağımız bir şey yok canınıza dikkat edin" Türk Polisi.

Eski kabadayılardan kim kaldı diye iç çekenler var mıdır acaba? Ali Osman Bey gibi kabadayılar olsa, hani tövbeli filan, olsun isterler belki.

Koskoca filmin özeti -ki repliklerden birinde de geçmekte; Muhbir ayağına iş adamlarının içine sızan Devran, bir yandan polis teşkilatından destek almakta diğer yandan İstanbul'un sefiri olmanın eşiğindedir. İki taraftan da iyi teklifler geliyor fakat Devran Bey, Karaca'ya aşık olur ve burnu boktan çıkmamaya başlar. Bu yüzden deşifre olur ve sonunda da hayatından olur. Trilyonlar dönüyor bir tarafta, öbür tarafta Karaca uğruna hayatından ol, öl yani. O kadar para pul, mülk ne istersen var. Sen hala barda sahneye çıkıp şarkı söyleyen ve Murat'a aşık olan kız için dünyanı yak. Sitemliyim biraz.

Neler Öğretti?
  • Filmin ismi bazılarımız için itici gelebilir ama fazla ağır değil yani, izlenesi ve kabadayılığın bir Şener Şen'deki biçimini görelim.
  • Racon dediğimiz oldu bölgeden bölgeye mi değişir yoksa evrensel midir bilinmez ama tek tip kabadayılık yok sanırım.
  • Türk polisinin mafyatik konulardaki çaresizliğini görmek, fena olmadı. 
  • Adamlık, ne zorbalıkla nede penis boyuyla olmaz (Karaca)
  • Kabadayılık bir illegal meslek olarak tanımlanabilir ancak Robin Hood gibi bir şeyle de kıyaslanabilir.
  • Graimas'ın "eyleyensel çözümlemesine" göre göre başarısız olmuştur. Çünkü Ali Osman ölmüştür.