9 Kere Leyla - Film Eleştirisi


Dünyayı sarsan covid19 virüsü nedeniyle bir çok sektör yara aldı. Bunlardan biri de sinema sektörü idi. 2020 yılını oldukça kısır bir üretimle geçerken son bir hamle geldi diyebiliriz. "9 Kere Leyla" Netflix platformunda 4 Aralıkta ekranlara taşındı. Oyuncu kadrosuna bakıldığında "vaay be!" dediğimizi duyuyorum. Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Fırat Tanış, Elçin Sangu, Alican Yücesoy... Çok güzel bir ekip kurulmuş. Haluk Bilginer'in dünya çapında rüştünü bir kez daha ispatlamış olması da ayrı bir hava katıyor filme. Demet Akbağ'ın oyunculuğu ve o "kadın" figürünü çok güzel yansıtmasıyla ve müthiş diksiyonuyla herkesi mest eden bir oyuncudur. Haluk Bilginer'le Demet Akbağ  bu film için ağır taşlar olarak seçilmişler. Elçin Sangu'nun da yemek üzerine sunulan tatlı gibi olması gerçekten nefis bir sunum olmuş. Her şey bu kadar yolundayken kötü bir şey beklemek mümkün olur mu?

Film komedi değil, film kara-komedi türündedir. İkisi arasındaki ayrımı yapabilenler keyif alarak izlediler. Bu ince farkın ne olduğunu kestiremeyenler ise sosyal medya hesaplarından filme haksızlık eden yorumlarıyla eşlik ettiler. Nedir bu kara-komedi derseniz eğer, buyurun tanımlayalım: Genellikle ciddiyetle anılan din, cinayet, ölüm, hastalık, savaş, doğal afet, akıl hastalığı gibi konuları mizahi bir anlayışla ele alır. Kara mizah açık seçik olana karşıtlık göstermesine rağmen bu anlayışla ilişkilidir. Dolaysız gülmecede mizahi durumların çoğu şoka ve ani değişimlere dayanırken kara mizah genellikle ironi ve hatta bazen yazgıcılığı kullanır.

Kara mizah bence ustalık işidir. Ayarı kaçırdığın zaman düşman olursun, dozunu bulduğun zaman alkış alırsın. Filmde de ele alınan konular itibariyle bu hassasiyeti en iyi şekilde dengeleyecek isimler seçilmiş. Farklı olanın dışlandığı bir düşünce içinde "9 Kere Leyla" hakkettiği değeri göremeyebilir. Adem ve Havva üzerinden kadın ve erkek ilişkilerini anlatıyorlar. Ölüm ve ölümsüzlük ironisi çerçevesinde yaşanan olaylar ve çıkarılan sonuçlar filmin genel temasını oluşturuyor. 

Demet Akbağ, kadın figürünü anlatırken "aşkı bulan" olarak tanımlıyor. Erkek figürünü tasvir ederken de "cinayeti bulan" olarak anlatıyor. Hiçbir şey bulamazsa, kendisini öldürür, diyor. Kadın cinayetlerinde suçun hep kadınlarda aranmasını eleştiren bir mesajı da var. Kadınlar doğası gereği dünyaya can getirirler. Peki, erkeklerin doğasında o canı almak mı var? Her haltı erkekler yer, bedellerini kadınlar öder, gibi bir algıda seziyorum, bu sebeple de biraz cinsiyetçi buldum. Gerçi kadınların bir çok konuda haklı olduklarını da es geçmek istemem.

Haluk Bilginer'in şarkı söylediği sahneler bir tiyatro müzikali izliyormuşuz havası veriyordu. Bence gayet başarılı sözler ve güzel tınılar yakalanmış. Sadece biraz fazla olduğunu söyleyebiliriz. Kesinlikle başarılı buldum. Gerçekten bir tiyatro sahnesinde izlesek bu filmi, hiç sırıtmazdı. 

Fırat Tanış'ın kara mizah için çok uygun bir tipi ve karakteri olduğunu düşünüyorum. Filmdeki rolü de üzerine çok yakışmış. Aile gelenekleri, ikiye olan takıntısı ve prensipleri... Elçin Sangu'nun bu renkli filme ekstra bir renk kattığı söylenebilir. Aile terapisti rolüyle izlediğimiz Sangu, kemik gözlükleriyle ve filmin sonundaki şaşkınlığıyla görevini tamamladı. 

Ezel Akay'ın yönetmenliği görünce aslında bu kadronun nasıl oluştuğunu da anlıyoruz. Haluk Bilginer ile bir çok projede beraber çalıştılar. Akay'ın en bilinen işleri "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" (2002), "Neredesin Firuze" (2003), "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?" (2005), "7 Kocalı Hürmüz" (2009) akla gelen ilk filmleridir. Yine "9 Kere Leyla" filmini izleyenlerin dikkatini çekecek çok ufak bir tını vardı. "Neredesin Firuze" filminin müziği çok kısa bir an çalındı. Bunu duyduğumda acaba yanıldım mı hissine kapıldım. Tekrar dinledim, doğruydu. Bir an içim ürpermedi değil. Çok sevdiğim bir filmdir, o an hatırlamak güzeldi. 

Acımasız eleştirilerin aksine bence başarılı bir filmdi. Daha az mı güldüm, daha çok mu gülmeliydim hesabını yapmak yerine bütüne bakmayı öğrenmemiz gerekiyor. İnançlı bir toplumun değerleri üzerinden (Adem ve Havva, kırmızı elma, cehennem algısı...) yapılabilecek güzel işlerden biri olmuş. 

Yine filmin sonunda "kadın" kelimesine yapılan vurguyu görmekteyiz. "Erkek yazar, erkek pilot, erkek doktor" denildiğini duydunuz mu? Ama "kadın" olunca her şeyin önünde getiriliyor bu kelime. Utanmasalar "kadın insan" diyecekler. Bu cinsiyet meselesi değil zihniyet meselesi.

İyi seyirler.